Recep Tayyip Erdoğan, Ali
Babacan’ın yeni parti girişimine karşı, “Bu ümmeti
bölmek olur” derken, ne kuş ne deve misali ne olduğu tam olarak
söylenemeyecek olan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin amacının
ulusu ümmete dönüştürmek olduğunu da, tereddüde yer bırakmayacak
bir açıklıkla belirtmiş oluyordu.
Aslında AKP bu girişim için Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni
bile beklemek gereğini duymamış, iktidara ilk geldiği andan
itibaren başlangıçta sakınımlı davranıp, gittikçe ivmesi artan bir
tempoda çalışmaya başlamıştı.
Cumhuriyetin yandaşları ile karşıtları arasınaki kavga günümüzde,
ulus mu olacağız ümmet mi noktasında düğümleniyor.
Cumhuriyetin büyük başarısı, yıkılmış perişan Anadolu’nun bağrında,
ırkçı cemaatçi temellere dayanmayan subjektivist, demokratik,
katılımcı ulus bilincini yeşertmesi olmuştur.
Cumhuriyet, bu konudaki büyük başarısını, nasıl Tevhidi Tedrisat
temel direğine dayanan Milli Eğitim Bakanlığı’nın kadrolarına
borçlu ise Cumhuriyetin karşıtları da, olayı ters yöne çevirmekteki
başarılarını yine bu bakanlığa sızmaları sayesinde elde
etmişlerdir.
Hem Cumhuriyeti kuran ve savunan kadrolar hem de onların
karşıtları, Milli Eğitim’in önemini kavramışlar, güçlerini o örgüte
egemen olmaya yöneltmişlerdir.
*** Türkiye’de bu açıdan
bakıldığında en kritik kuruluş olduğu kolayca görülecek olan Milli
Eğitim içindeki savaş, daha CHP’nin tek parti döneminde İkinci
Dünya Savaşı ve onu izleyen Amerikanlaşma döneminde başlamış,
örneğin eğitimi de çok devrimci bir hamle olan Köy Enstitülerine
ilk darbeyi CHP’nin Milli Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin
Sirer indirmiştir.
O dönemden günümüze...