Yatırıma dönüşmeyip tüketime giden yolsuzlukla lüplenen krediler
yüzünden, iflas haline düşünce Yunanistan, insanın aklına ister
istemez geçmişte aynı akıbete duçar olan Osmanlı’yı getiriyor.
Olaya, “Kırmızı Kedi” tarafından yeniden
basılan Doğan Avcıoğlu’nun “Türkiye’nin
Düzeni”ni temel alarak bir daha bakalım:
1838 İngiliz Türk Ticaret Anlaşması’yla, Osmanlı açık pazarına akan
Batı emtiasını, Batı sermayesi izledi. Avrupa sermayedarları
Osmanlı’ya borç vermek için yarışa girdiler, istikrazlar dönemi
başladı.
İlk istikraz akdi 1850’de yapıldı. Ama Mustafa
Reşit Paşa sadrazamlıktan uzaklaştırılınca, bu
mukavele feshedilmiş fakat 1854’te istikraz çığırı
açılmıştır.
İlk istikraz Dent Palmer and Company aracılığıyla yapıldı, 3 milyon
İngiliz Lirası tutarındaki istikraz tahvillerinin faizi yüzde 6,
ihraç fiyatı ise yüzde 80 idi. Yani 100 lira borçlanılıyor,
gerçekte 80 lira alınıyor, bankalara bir sürü komisyon ödendiğinden
Mısır vergisi gibi sağlam br karşılık da gösterildiği halde 3
milyon lira borçlanan devletin eline 1.5 milyon
geçiyordu.
Bu böyle gitti. İstikrazı istikraz izledi, ilk istikrazın faizini
ödemek için yenisi yapıldı.
***
Avrupalı sermayedarlar, tehdit ve rüşvetle Türk devlet
adamlarını borçlanmaya zorluyorlardı. Blaisdell’in yazdığına göre,
Osmanlı Hazinesi’nin yeni istikrazlara muhtaç olduğu iddiasını
kabul etmeyen
sadrazamı MR. Palmer düşürmüştür.
1875’e kadar sürdürülen ilk borçlanma çılgınlığı sermayedar ve
aracılar için çok kârlı olmuştur. Osmanlıı cephesinden ise 100
borçlanılmakta ama ele 50 geçmekteydi.
Peki alınan paralar nereye gidiyordu?
Prof. Refii Şükrü Suvla alınan
kredilerin 5/6’sının tüketime gittiğini, ancak 1/5’inin Anadolu -
Bağdat, Soma - Bandırma demiryolları ve Konya Ovası sulaması ile
rıhtım ve tersaneler gibi, üretim faaliyetlerine yatırıldığını
söylemektedir.
***