Sandığa gitme günü yaklaştıkça, adayların vaatleri de artıyor,
zaman zaman komik, traji-komik görüntülere neden oluyor.
Durum yeni değil ve doruğuna, vaat yarışında hızını alamayan
Süleyman Demirel’in “Ne veriyorlarsa beş fazlasını
vereceğim” demesiyle erişmişti.
Siyasetin bir anlamda paylaşım kavgası arenası olduğunu düşünecek
olursak, bunda fazla yadırganacak bir yön olmadığını söylemek
gerek.
Siyasetin örgütlenmiş bir paylaşım kavgası olma niteliğini bizde
sol anlatır da anlatmasına, bunu en iyi özümseyip seçim yarışında
kullanan genellikle sağın tutucu partiler olmuştur hep. Onlar, solu
soyut özgürlük hayalleriyle uğraştığı, aslında halkın kavgasının
ise gerçekçi ekmek davası olduğunu ileri sürerek “Ekmek olmadan
özgürlük neye yarar” diyerek hafife alır, hayalcilikle
suçlarlar.
*** Totalitarizmin tarihteki doruğu
olan Hitler’in Nazi rejimi, kışkırtıp başlattığı
savaşın yol açtığı büyük yıkım da göz önüne alınınca bedelinin
fevkalade yüksek olduğu görülen bir ekonomik düzen sağlamış,
topluma boyun eğmesinin karşılığını, bir süre iş, aş, ekmek ve
konfor olarak ödeyerek özgürlük özlemlerini bastırmıştı.
Artık çağımızda geçmişte başarılı olmuş olan böyle bir model
yok.
Artık “Özgürlük mü, ekmek mi” sorusunun geçerli olmadığı,
popülizmin eninde sonunda çıkmaza saplanacağı gerçeği kabul görmeye
başlamıştır.
Çağımızda özgürlük kavgası ile ekmek kavgasının birbirinden
ayrılamaz olduğu, yalnız ekonomik durumun iyiliğinin demokrasinin
sağlığının önkoşulu olmayıp, demokrasinin doğru işlemesinin de
sağlıklı bir ekonominin koşulu olduğu, tartışma götürmez biçimde
anlaşılmıştır.