Geçen gün bir dostum, biraz da sitem kokan bir şekilde anlatıyordu:
- Sana bizim torunun videosunu geçecektim, ama telefonun akıllı değilmiş.
- Değildir, dedim, ben enayi miyim akıllı telefon alayım da telefonum benden akıllı olsun?
Artık telefonlarımız, binalarımız, asansörlerimiz, arabalarımız, her şeyimiz akıllı, üstelik bizden de daha akıllı; galiba yakında akılsız yalnız biz kalacağız
. Ama her şeyin akıllı olduğu çevrede aklın zerresi yok.
Zaman zaman yönetimde olanlara bakıyorum, uyguladıkları politika devleti köşeye sıkıştırmak isteyen karşıtların tam uygulanmasını istedikleri türden.
Kürt sorununda durum aynı.
Yıllardır hep düşünmüşümdür, Kürt sorununun demokratik ve barışçı çözümü için ne yapılmaması gerekiyorsa tam da o yapıldığına göre, acaba Türkiye’yi yönetenlerin kulaklarına bu işin çözülmesini istemeyenler, bazı akıllar fısıldıyor da bizimkiler de onlara kanıp mı, bütün bunları yapıyorlar?
***
12 Eylül döneminde Diyarbakır hapishanesinde olanları dinledikçe insanları kin ve nefret duygularıyla doldurarak dağa çıkmaya tahrik etmek isteyen PKK bu hapishaneyi yönetseydi, aynen böyle davranırdı diye düşünmüşümdür.
1980’li, 90’lı yıllarda Diyarbakır’a gidişlerimde, hemşerilerinin çoğunluğunun kendini Kürt olarak tanımladıkları kentin duvarlarındaki yanlış yerde kullanıla kullanıla, bir kısım insanımızda artık yanlış çağrışımlar yapan, “Ne mutlu Türküm diyene!” ibaresini görünce kendi kendime hep şu soruyu sormuşumdur:
- Acaba bu insanlar duvardaki yazıdan mutlu mu oluyorlar, yoksa ifrit mi? Ya da “Türkiye Türklerindir” ibaresini okuyanlar, “o zaman burası da bizimdir” demezler mi, diye düşünür ve sorardım.
- Kim yazdırıyor bunları duvarlara, bunun yerine “bu vatan hepimizin” yazılsa daha akıllıca olmaz mı?
Çözüm süreci denen süreç boyunca, iktidarı kaç kez, ülkenin bir bölgesinde egemenliğin el değiştirip terör örgütüne geçmesi karşısında uyarmış, terör ile mücadelenin tavsatılması, terör örgütünün silahlı eylem hazırlıklarının görmezden gelinmesinin de hata olduğu, bir yandan Kürt sorununun demokratik çözümü için, demokrasi ile özgürlüklerin sınırlarını genişletirken silahlı eyleme karşı mücadelenin sürdürülmesi, ama bunu yaparken Kürt sorununun terör alanından siyasi alana kaydırılmasının da gerçekleştirilmesi için gereken adımların atılması gerektiği konusunda uyarmıştık.