Leş gibi ayak kokan popülizmin sultasındaki cehalet
toplumlarında akademik ölçütler öcü olarak
algılanırlar. Kifayetsiz muhterislerin egemenliğindeki
mediokrasilerde elitler ve aydınlar düşman görülüp, sürekli
horlanıp, vasatın yetersizlik çizgisine doğru çekilirler.
Bu bataktan kurtulup, aydınlığa erişmenin yolu, popülizm ile kol
kola girmiş olan vasatlığa ve cehalete savaş açmaktır.
Vasatlıkla, popülizmle ve cehaletle onların dilini konuşarak
savaşmak mümkün değildir. Onların yenilmesi ancak aklın dilinin
egemen olmasıyla mümkündür.
CHP’nin Abant kampında sunduğu “Yerel Seçimler 2019 Stratejisi -
Yöntem, Hedefler, Öncelikler Öneriler” raporunda yapılan
“Entelektüel, akademik ve elitist bariyeri aşıp, sağ partilere oy
veren büyük kesimin dilini kullanmak” önerisinin yapılması bunları
bir kez daha düşündürdü.
*** Abant kampı raporuyla ilgili
haberi okurken, popülizm ve vasatlık bataklığında debelenen
toplumlarda hödüklük gibi, aydın ve elit düşmanlığının, bulaşıcı
olduğu ve sağın tekelini kırarak, genel toplumsal bir afet olarak
solu da tehdit ettiğini görmemek mümkün mü?
Popülist sağın dilinde, aydınlanma, özgürlük, temel hak ve
özgürlükler, laiklik gibi sol için vazgeçilmez olan kavramların
karşılıkları yoktur ki sağın diliyle sol politika yapılabilsin.
Türkiye’de 71 yıldır bu gerçek zaman-la kendi yerinin ortanın solu
olduğunu söyleyen CHP’ye anlatılmaya çabalanıyor, ama nafile!
CHP’de sağın dilini kullanma hevesi 1947 Kurultayı’nda ortaya
atılan, “muhalefettekiler, bizim ‘dinsiz’ olduğumuzu söylüyorlar,
hatta bize din düşmanı diyorlar. Bu suçlamalardan kendimizi
kurtarmalıyız, bizim de en az on...