Sevgili,
“Bir kişi vefat etti. Her evde cenaze var” derken durumu ne kadar özlü açıklıyor Yılmaz Özdil.
Evet bir kişi öldü, her evde cenaze var. Çünkü, ölen bizim söylemek isteyip de söylemediklerimiz, göstermek isteyip de gösteremediklerimiz, yapmak isteyip de yapamadıklarımızdı.
Ölen bizim yerimize konuştu, ağladı, güldü, türkü çağırdı. Bu durumda giden de bizden bir parça, biraz da biz oluyoruz.
Zeki Alasya’nın ölümüyle her evde bir cenaze olması bu yüzdendi.
Zeki Alasya ile eşsiz bir ikili oluşturan can yoldaşı Metin Akpınar, Haldun Taner için sık sık şunu söylerdi:
- Türk tiyatrosunu iki kez, girdiği dar boğazdan çıkardı, biri epik tiyatroyla biri de kabare ile.
Bunu söyleyen Metin Akpınar, birlikte, “Devekuşu Kabare”nin yıldızlarından biri olarak, Haldun Taner ile birlikte kabare türünün ülkemizde gelişmesinde büyük rolü olan öncü sanatçılardan biriydi. İkincisi de eşsiz ortağı kadim dostu Zeki Alasya idi.
***
Yaşam noktalanınca, gidenin hayatının muhasebesi yapılır.
Söz konusu kişi onu yaşarken zaten çoktan yapmıştır ya her neyse.
Zeki Alasya dün televizyonda izlediğim bir söyleşisinde, “öldükten sonra, fizik yaşamım bitecek, ama yaptıklarım geride bıraktıklarım, yaşadığımın kanıtı olarak kalacaklar” derken yaşamının muhasebesini adeta yaşarken yapıyordu...
Gerçekten de yaşamının kanıtları ardından kaldılar da...
Zeki Alasya bu bakımdan da talihli bir sanatçıydı. Devekuşu Kabare’nin çoğu oyunları, kaydedilmiş olduğundan, her zaman meraklısı tarafından izlenebilir.
Tiyatrocunun, büyük düşmanı her şeyin o anda canlandırılıp sonra yok olmasıdır. Tiyatro oyuncusu suya yazı yazan adam gibi.