İçişleri Bakanı Süleyman
Soylu’nun geçen gün okul önlerindeki uyuşturucu
satıcılarıyla ilgili olarak “Beni ne kadar kınarlarsa kınasınlar,
ne kadar eleştirirlerse eleştirsinler, o uyuşturucu satıcısının
ayağını kırmak polisin görevidir” sözleri muhalefet tarafından sert
biçimde eleştirildi.
Kamuoyunun çoğunluğunun muhalefetin görüşünü paylaştığını
sanmadığımdan Bakan’a destek açıklamaları bekliyordum.
Beklediğim destek Hıncal Uluç’un
köşesinden geldi.
Yılların yazarı Soylu’nun çağrısının yaşama geçirilmiş olması
temennisini şöyle dile getiriyordu:
- Dilerim polislerimiz mesajlarını almışlar ve o alçakların
bacaklarını kırmaya başlamışlardır bile!
Hıncal Uluç’un şu ifadeleriyle, geniş kesimlerin feveranına
tercüman olduğundan en ufak kuşkunuz dahi bulunmasın:
“... Çocuklarımızın yaşam hakları mı, yoksa o rezil, o alçak, o
hain adamlarınki mi öncelikli? Okul önünde zehir satanların
bacakları da kafaları da kırılacaktır... Uyuşturucu mafyası insan
değil ki, insan hakları olsun!...”
*** Hıncal Uluç’un bu görüşleri
halkın geniş kesiminin duygu ve düşüncelerini yansıtmaktadır.
Ne var ki halkın sesi her zaman Hakk’ın sesi olmadığından, üzerinde
durulup irdelenmesi zorunludur.
Önce, demokrasinin ve çağdaş toplumsal yaşamın, yargı kararıyla
kesinleşene kadar, herkesin masum olduğunu öngören masumiyet
karinesi gereği, okul önünde yakalanan torbacı henüz suçluluğu
kesinleşmiş olmadığından hâlâ masumiyet karinesinden yararlanmak
durumundadır.