Eğer bir ülkede, siviller askerlerden daha militarist, daha savaş yanlısı iseler, savaş ateşinin bacayı sarmaması askerin dikkati sayesinde oluyorsa, orada çok ciddi bir sorun var demektir.
Ve böyle bir sorunun olduğu ülkede, “askeri vesayeti tasfiye” savı da dayanaksız, boş bir slogan olmaktan öteye geçemez.
Yerine daha militaristini ikame edeceksen, askeri vesayeti tasfiyenin ne anlamı kalır ki?
Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu durum budur.
İktidarın dizginlerini hâlâ elinde tutan ve daha belirsiz bir süre de tutacak gibi görünen “kontrolsüz güç” Tayyip Erdoğan’a kalsa, Türkiye Suriye’ye hemen girecek. Allahtan “askerler” büyük risklere dikkati çekerek zor da olsa gemliyorlar Erdoğan’ı.
Türkiye’nin, Suriye’ye girmesi kolay, çıkması zor olarak özetlenebilecek olan müdahalesi, ne şekilde olursa olsun, savaşa kafadan girmesi demek.
İyi de savaş neyi çözecek?
Son dönemlerde bölgede dostundan düşmanına, herkesten şamar üstüne şamar yemiş ve Suriye’den sonra en büyük zararı görmüş ülke olan Türkiye’de iktidarda bulunanlar, böyle bir girişimin çözüme herhangi bir katkı sağlamayacağını hâlâ göremedilerse ne zaman görecekler ki?
Tabii ilk akla gelen ihtimal, onların da gerçeği görmüş olmalarına rağmen savaşı içeride kendi iktidarlarını sağlamlaştıracak bir araç olarak kullanmak istemeleridir.