Oysa, henüz bir köylü toplumu görüntüsünde olan, kentleri “ne
köy olur, ne kasaba” statüsündeki, daha kentleşme sürecinin ilk
aşamasında bulunan, kentlilerin kentlilik bilincinden dolayısıyla
davranış biçiminden uzak olduğu ülkemizde yerel yönetimler, aslında
yeni bir rant paylaşım odağıydı.
Ürettiğinden çok üreyen yağma ve talan ekonomisi toplumunda, talan
düzeninin, yerel aktarma kayışı konumundaki yerel yönetimlerde
nepotizm almış yürmüştü. “İş bitirici köşe dönücü” kavramını
toplumsal yaşamımıza armağan eden ANAP’ın bu pratiği yerel yönetim
alanında da yeni bir akımın yerleşmesine neden olmuştu.
Belediye başkanları, makam odalarının kapılarını söktürürek güya
şeffaflık örneği verirken, işleri başka yerlerde, “sen ben yeğenler
ve de bizim çocuklar” aracılığıyla yürütüyorlardı.