Saadet Partisi milletvekili Hasan Bitmez’in ölümü üzerine iktidarın Filistin politikasının ikiyüzlülüğü daha da eleştiri konusu yapılır oldu. AKP’nin bir yandan İsrail’e sözde eleştiriler yöneltirken bir yandan silah, mühimmat ve cephane göndermesinin ortaya çıkmasından sonra İsrail’in su gereksiniminin de Türkiye tarafından karşılandığı belli oldu.
Su konusu Ortadoğu’nun ezeli sorunu. 20. yüzyılın son çeyreğinde içinde yaşadığımız yüzyılın bölgede su savaşları yüzyılı olacağı belli olmuştu. Bölgenin su fakiri olan devletlerinin petrolden çok suyun peşinde birbirlerinin gırtlağına sarılacak duruma gelecekleri görülmekteydi. Türkiye bu su savaşının taraflarından biri olmak durumundaydı. Aslında Türkiye çağımıza kadar su zengini bir ülke değildi. Su kaynakları açısından kendine yeterli bir ülke olan Türkiye nüfus artışı, iklim krizi yüzünden hızla kişi başı 1400 litre su tüketiminin altına düşerek su fakiri bir ülke olmaya doğru gidiyordu. Şu anda bu miktarın altına düşmüş olan Türkiye, yine de Dicle ve Fırat suları dolayısıyla tüm bölge milletlerinin iştahını kabartmış durumdadır. Daha GAP projesi ortaya çıkar çıkmaz başta Suriye olmak üzere bu iki akarsudan yararlanan Irak girişime uluslararası alanda finansman bulunmasını engellemek için harekete geçmişti.
***
Sınır aşan sular (Bir ülkeden doğduktan sonra başka ülkelerin topraklarından geçerek denize dökülen sular) statüleri gereği, kullanılırken kaynak ülke tarafından hakkaniyete uygun bir miktarın suyun geçtiği ülkeye bırakılması öngörülmektedir. Türkiye de suyun az olduğu yaz aylarında saniyede 750 litre suyun muntazaman bırakılmasıyla sorunu çözme yolunu tutmuştu.
Zamanla iki ülke arasındaki su sorununun daha da karmaşık olduğu ortaya çıktı. GAP’ın sağladığı sulama imkânları yeni kavramların gelişmesine yol açtı. Artık rasyonel çözüm öne çıkıyordu. Aşırı sulama ve tuzlanma tehlikesi yüzünden bütün bölge ülkelerinin suyun rasyonel kullanımı için elbirliği yapması ve sulama tekniklerini geliştirmesi gerekiyordu.
Ortadoğu’nun su sorunu ile ilgili görüşmeler devam ediyor. Ama su sorunu yüzyılımızda su savaşlarına dönüşme tehlikesi arz ediyor. Suyun petrolden de daha değerli hale gelmesi üzerine çatışma ihtimali bütün devletlerin bu yönde dikkatle politika geliştirmelerini zorunlu kılıyor.
Daha geçen yüzyılın son çeyreğinde devletler gerekli önlemleri alıp politikaları geliştirmeye gayret gösteriyorlardı. Türkiye’de de son yıllarda suyun olağanüstü pahalanması bu durumun sonucuydu. Gazetelerde damacana suyun fiyatının 60 lirayı geçtiği haberleri dikkatleri bu konu üzerinde topluyordu.
Evet Türkiye, topraklarının bir kısmı su savaşları gölgesindeydi.
AKP iktidara gelince su savaşları olasılığını kucağında buldu. Bu durumda AKP’nin, Türkiye’nin bölgedeki su savaşlarına taraf olma ihtimali göz önünde bulundurulunca sınır güvenliği, bölgedeki genel güvenlik sorunları konusunda (Kürt sorunu da göz önünde bulundurulunca bu husus daha da önem kazanıyor) önlemler alması gerekmekteydi.