Cumhuriyet’in cumartesi günkü “Ak silahlanma
provokasyonu” manşeti tüyler ürperticiydi.
Haberde, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından peş peşe yapılan
sivillere yönelik silahlanma çağrılarından, Akit gazetesi
yazarı Abdurrahman Dilipak’ın önerilerinden
ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih
Gökçek’in “Ak silahlanma” başlığı altındaki
davetlerinden söz edilmekte, Osmanlı Ocakları 1453’ün
Başkanı Emin
Canpolat’ın “Erdoğan için ölür,
Erdoğan için öldürürüz” ifadesine yer verilmekteydi.
Bu şiddet çağrıcıları hakkında herhangi bir işlem yapılmaması da,
iktidar destekli bir kampanya karşısında olduğumuz gerçeğini gün
yüzüne çıkarmaktadır.
Her şey açıkça gösteriyor ki, silahlananlar AKP ve
yandaşlarıdır.
Silahlanma kampanyasının, neden AKP ve yandaşlarının
silahlandırılması anlamına geldiğini, uzun uzadıya anlatmaya
yeltenmek, bu gerçeğin zaten farkında olan siz okurların zekâsına
saygısızlık olacağından böyle bir işe kalkışmıyorum.
***
15 Temmuz darbe girişiminin hemen sonrasında, aleniyete
dökülmeden önce de kamuoyunun uyanık kesimi tarafından, boyutları
tam olarak kestirilemese de bilinen“Ak silahlanma”nın, bize
Başkanlık sistemi diye yutturulmaya çalışılan rejimin aslında ne
olduğunu net biçimde ortaya koyduğu açıktır.
Aralarındaki farklılıklara karşın, kaba çizgileriyle faşizm olarak
adlandırılan bütün rejimler, tarihin her döneminde, kendi silahlı
milis rejimlerini kurmuşlardır.
Böyle olmasında da şaşılacak bir yön yoktur. Bu rejimlerde iktidar
değişimi oy ile değil silahla olacağından tedbir olarak da
kamuoyunu demokratik yöntemlerle ikna metotlarının da kıymeti
harbiyesi kalmamakta, silahlı önlemler önem
kazanmaktadır.
Ama, milis güçleri tarihin hiçbir döneminde, faşizan yönetimlerin
kaçınılmaz sonlarını önleyememiştir. Akıbetin tecellisinde, kimi
zaman iç, kimi zaman da dış etkenler amil olmuştur.