Başka türlüsünün olması, Putin gibi, güç gösterisini diplomasisinin temeli haline getirmiş olan bir diktatörün, uçağının Türkiye tarafından düşürülmesine tepkisiz kalması beklenemezdi.
Öte yandan, gerginlik politikası uygulama konusunda iç-dış ayrımı yapmayanTayyip Bey gibi birinin krizi, fazla kırıp dökmeden yönetmesini beklemek de abes olurdu.
Bu durumda, krizin başlangıçtan itibaren kimsenin ihtimal vermediği bir çatışmaya dönüşmemesi, ama gerginliğin bir miktar daha tırmanması beklenebilir.
İtalyan La Stampa, olayı Ortadoğu’da liderliğini kabul ettirmeyi amaçlayan Çar ile büyük bir Sünni krallığın hayalini kuran Sultan’ın arasında gerginlik olarak niteliyor.
Çar ile Sultan’ın, geçmişteki kapışmalarının hepsini, tek 1853-56 Kırım Savaşı dışında, hep Çar’ın kahir bir üstünlükle kazandığı anımsanırsa, ilginç olan benzetmenin ürkütücü olduğu da söylenebilir.
Ama benzetme yalnız tarafların tutkuları açısından değil, kıyaslandığında, çok dengesiz olduğu hemen görülen güçleri açısından da yerine oturmaktadır.
Gerçekten de, ekonomik gücü, doğal kaynakları, silahlı kuvvetleri açısından bakıldığında, ülkesini tıpkı Sultan gibi, demir yumrukla yöneten Çar’ın durumunun çok daha avantajlı olduğu görülüyor.