Sedat Yaşayan’ın bulmacalarına
meraklı olanlar, başlıktaki sözcüğü yadırgamazlar. Geride
bıraktığımız pazar günü, iktidardaki Tayyiban iktidarının
Taksimofobisi (Taksim korkusu) bir kez daha depreşti.
Gezi olaylarının ikinci yıldönümü dolayısıyla insanların Taksim
Meydanı’na ve Gezi’sine çıkışlarının engellenmesi için, çeşitli
yollar kesildi, kimileri trafiğe kapandı, kimi yerlerde barikatlar
kuruldu.
Tayyiban iktidarı, iki yıl önce olduğu gibi bir kez daha halkın
gösteri ve ifade özgürlüğünü çiğnemek üzere vahşi önlemler
alıyordu.
Aslında, Gezi olaylarının ikinci yılında, Gezi Parkı’nda ve Taksim
Meydanı’nda anmak her yurtaşın hakkıydı. Tıpkı Gezi olaylarında
olduğu gibi, insanların tepkisini doğuran ve büyüten, polisin
barışçıl, yasal gösterilere yaptığı müdahaleydi. İki yıl önce Gezi
Parkı’nda olan da buydu. Gezi olaylarıyla birlikte toplumsal
muhalefet öngörülemeyecek şekilde gelişip yaygınlaştı. Aslında,
Türkiye’de Tayyiban karşısında toplumsal muhalefetin bu derecede
büyümesine yol açan olayın ilk kez Taksim’de patlak vermiş olması
rastlantı değildi.
***
Tayyiban için, Taksim, başlangıçtan beri bir simgeydi. Laik
yaşam biçiminin ve ifade özgürlüğüne bağlı insanların yaşam
biçiminin simge alanı olarak algılanıyordu Taksim.
Öyle miydi değil miydi, Taksim’i bu yaşam biçimiyle özdeşleştirmek
ne derece haklıdır, o ayrı bir konu.
Ama Tayyiban’da böyle bir algı vardı ve Taksim hızla değişmeli,
anlam ve sembol olarak değişik bir çerçeve içine
oturtulmalıydı.