Siyasi yaşamda, yüzde 25 bandına sıkışıp kalmış, ne uzayıp, ne
kısalmak konumundayken oyunu binde bilmem kaç mesabesinde
arttırmayı ilerleme olarak nitelemeye kalkmak, halkın zekâsıyla
alay etmektir ve bu hareket bile, başlı başına bir istifa çağrısı
nedenidir.
Keşke bu açıklama yapılmasaydı da bunları yazmak zorunda
kalmasaydık.
Bunun dışında otomatiğe
bağlanmış, “Kılıçdaroğlu istifa!” çağrılarına
katılmıyorum.
Katılmıyorum, çünkü CHP’nin sorunu salt Kılıçdaroğlu sorunu
değildir.
Bu gerçeği daha Kılıçdaroğlu ilk başa geldiğinde söylemiştim;
defalarca da bıkmadan söyledim.
Deniz Bey kaset skandalıyla görevinden
ayrılmadan önce de işlevini yitirmişti ve bu olgu, donanımlı,
dürüst bir kişi olan, akademisyen genel başkanın kişisel
eksikliğinden kaynaklanmıyordu. Tersine Deniz Bey’in fazlası vardı,
eksiği yoktu.
Zaten aksi olmuş olsaydı, çok kolay olacak, “gitti Deniz Bey,
geldi Kemal Bey”formülü ile her şey çözülecekti.
Ama öyle olmadı; Deniz Bey gitti, Kemal Bey geldi, oylar
kıpırdamadı, aynı kaldı.
Oysa bu ataleti gidermek için neler neler yapılmadı.
***
Partisine “Yeni CHP” diyecek ölçüde, neo liberal politikalara bodoslama dalmış olan Kemal Bey, işi, partiye Mehmet Bekaroğlu’nu tepeden paraşütle indirmeye kadar vardırmıştır.