Hanedanın tarihi ile toplumun tarihini birbirine karıştırıp
kendini toplum ile özdeşleştireceği yerde hanedan ile özdeşleştirme
hödüklüğüne saplananlar, tabii ki olan bitenden hiçbir şey anlamaz,
geçmişe treni seyreden öküz gibi boş gözlerle bakar, Cumhuriyetin
görkemli anlamını ıskalarlar. Zaferi, uluslaşarak Anka Kuşu gibi
kendi küllerinden yeniden doğan ve işlevini yitirmiş hanedanı bir
yana iterek, çağdaşlaşarak yoluna devam eden toplumda değil de, işi
çoktan bitmiş hanedanda arayanlar ve onun hükmü kalmamış
değerlerinin peşine takılmayı marifet sananlar, o Cumhuriyeti tabii
daha ileriye götüremezler. Böyle bir değerlendirme hatasına
hanedanın iyi yetişmiş seçkinleri düşmemişler ve topluma,
saltanatı, hilafeti bir yana bırakıp laiklik ve Cumhuriyete
sarılmalarını salık vermişlerdir.
Zaten toplum da, geçen yüzyılın ilk çeyreğinde öyle yapmış, soluğu
tükenmiş, çağı geçmiş saltanat ile yolunu ayırıp kendine yeni bir
mecra bularak yaşamını sürdürmüştür.
Hanedanın bile takdir ettiği bu gerçeği o Cumhuriyeti koruyup
kollama konumundakiler hiçbir şekilde anlayamamış, ya da kasten
anlamak istememişlerdir.
Bugün 93 yaşına varmış olan bu Cumhuriyet artık ne yazık ki, büyük
tehdit altındadır.
***
Cumhuriyete yönelen bu tehdit, titrek saltanatına son verdiği
hanedandan değil, ama ne yazık ki, kendisini koruyup kollamakla
yükümlü oldukları varsayımıyla iktidara taşınmış olanlardan
gelmektedir.
Tehdidin en büyük üssü, ilk yıllarında Cumhuriyet fidanının
filizlenip kökleşmesine en büyük katkıda bulunan MEB’dir.
Tehdidin yıkmak istediği ise Cumhuriyetin onsuz olmazı laiklik
ilkesidir. Böylelikle laik eğitim iktidar tarafından hedef
tahtasına konulmakta sonra komut verilmektedir:
- Atış serbest!