Türkiye, terörün yeryüzündeki en önde gelen hedeflerinden
biri.
Yurdun dört bir yanında terör saldırıları birbirini izliyor. Daha
Dolmabahçe saldırısının şokunu atlatmadan, Kayseri olayıyla
karşılaşıyoruz, onun tartışması bitmeden yeni yılın ilk saatlerine
İstanbul Ortaköy’de Reina saldırısı gerçekleşiyor.
Bütün sath-ı vatan artık terörün savaş alanıdır.
Kendine özgü bir tür olan terör savaşında cephe gerisi yoktur.
Kışlalar kadar hastaneler, karakollar kadar okullar, ibadethaneler
kadar gece kulüpleri de terörün hedefleridirler.
Kör terör hepsini, aynı kin ve nefretle vurur.
Zaten terörün amacı masumu vurmak, toplumu sindirmek veya birbirine
düşürerek toplumsal istikrarsızlık, kargaşa yaratmak olduğundan,
kurbanın masum olduğunu vurgulamanın da, masum kurbanın darbeyi
yediği anla yok olduğu an arasındaki o çok kısa süre içinde
zihninde şimşek gibi çakan “neden ben” sorusunun da bir anlamı
yoktur.
***
Son saldırının hedefi saptanırken, bir taşla birkaç kuş
vurulması amaçlanmıştır. Saldırının yılbaşına rastlaması, hem
belirli bir yaşam biçimine hoşgörü gösterilmeyeceğinin ilanı, hem
de her an, her yerde vurmaya hazır olduğunun
hatırlatılmasıdır.
Ölenlerin çoğunluğunun yabancı uyruklu olmasının, turizmi zaten
büyük darbeler yemiş olan Türkiye’nin gidilmeyecek ülkeler
arasındaki pozisyonunun pekişmesini sağlayacak bir etken olduğu da
sanırım hedef seçilirken düşünülmüştür.
Son eylemden sonra bir kez daha istihbarat ve güvenlik zafiyeti
olup olmadığı tartışması gündeme gelmiştir.
Her ne kadar, olayın hemen ardından, terörden darbe üzerine darbe
yemiş bir ülkenin başbakanı olan Binali
Yıldırım’ın yaptığı “Terör bizi korkutamaz, biz
terörü korkuturuz” açıklamasını, durumun ciddiyetiyle
bağdaşmayan bir hafiflikte bulsam da, istihbarat ve güvenlik zaafı
konularında eleştiri getirirken, yine de insaflı davranmak
gerektiğini düşünüyorum.
Üstelik, sanıyorum ki üzerinde durulması gereken asıl önemli konu,
toplumun terör üretip üretmediğidir.
***
Ne yazık ki bu soruya olumlu yanıt vermek mümkün
değil.
2016 yılında, 15 -29 yaş geçleri arasında işsizlik oranında yüzde
30 ile OECD ülkeleri arasında birinci olan Türkiye hakkında, bu
konuda 61 ülkede jenerasyonlar konusunda inceleme yapan kuşak
araştırmacısı Evrim Kuran, Ayşe
Arman ile yaptığı söyleşide bakın neler
söylüyor: