Suudi Arabistan’dan böyle bir toplantı, geniş kapsamlı
bir birliktelik için bir davet geldiğinde olumlu
baktığımızı söyledik. Teröre karşı İslam ülkelerinin birlikte
bir ses vermeleri, terörle İslamı özdeşleştirme
çabası içinde olanlara en iyi cevaptır. İslam
ülkeleri arasında yürütülen bu çaba doğru yönde atılmış
bir adımdır.”
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Bulgaristan gezisi
sırasında, Suudi Arabistan Milli Savunma Bakanı’nın aralarında
Türkiye’nin de bulunduğu 34 İslam ülkesinin“Teröre Karşı İslam
İttifakı” adı altında bir ittifak kurdukları yolundaki
açıklaması hakkında ne düşündüğü sorulduğunda yukarıdaki yanıtı
vermiştir.
İslam ile terörün özdeşleştirilmeye çalışıldığı, IŞİD’in hemen her
yerde en büyük tehlike olarak görüldüğü bir ortamda, İslam
ülkelerinin başta IŞİD olmak üzere, her türlü terör ile mücadele
konusunda bir araya gelmeleri, meselenin arkasında nelerin olduğunu
bilmeyenler için tabii ki sevindiricidir.
Ama şu anda Suriye’de olduğu gibi geçmişte de Irak’ta faaliyet
göstermiş olan terör örgütlerinin ardında, hangi siyasal ve
mezhepsel hesapların yattığını bilenler, biraz daha dikkatli
davranmak gerektiğini sezerler ve bazı soruları hemen sorarlar.
***
Nitekim kolay kolay kül yutmayanlar takımından
olanlardan Soner Yalçın, 34 ülkenin
Suudi Arabistan önderliğinde teröre karşı İslam ittifakı kurdukları
haberi üzerine şu soruyu soruyordu 17 Aralık tarihli
yazısında:
“El Kaide’den IŞİD’e kadar bu terör gruplarının finansörü
belli değil mi?
Bu terör örgütlerinin Selefi/Vahabi olduğu belli değil
mi?”
Hadi diyelim ki, bunlar da aydılar, başlangıçta El Kaide’yi IŞİD’i
desteklemenin yanlışlığını anladılar. Peki, bu ittifakın içinde
kimler yer alıyor, kimler yer almıyor?
Merkezi Riyad’da olacak olan ittifakın içinde İran, Irak ve Suriye
yer almıyor.
Bu durumda, ittifakın bir İslam ittifakı olmaktan çok bir Sünni
ittifakı olduğunu söylemek mümkündür ki, Soner Yalçın ona da itiraz
ederek, “İttifakın lideri Suudi Arabistan Sünni değil,
Selefi/ Vahabi’dir ve bunlar Sünni
düşmanıdır” diyor.
Konuyu biraz olsun eşeleyince görülüyor ki, yeni gelişmeler
karşısında ihtiyatlı olup her oluşuma kafadan balıklama dalmamak,
katılımın sınırlarını iyi belirlemek gerekir.