Trump’ın başkan seçilmesinin şoku kolay kolay
atlatılabileceğe benzemiyor. Mine
Kırıkkanat, pazar günkü yazısında Paris’e adım atar
atmaz takside yaşadığı Trump şokundan söz ediyor ve Mağriplilerin
bu fanatik Müslüman karşıtına gösterdikleri olumlu yaklaşımdan
duyduğu şaşkınlığı dile
getiriyordu. Nilgün Cerrahoğlu “alt
sağ” faşizmini irdelediği yazısında kendilerine “alternatif sağ”
diyenlerin özelliklerini sıralarken, göz dağı yöntemleri ve şiddet
kültürünü birinci sıraya koyuyordu.
Yaşadıkça Trump’ın, bir kısmını “biz bu filmi daha önce başka
yerde görmüştük” diyeceğimiz marifetlerine teker teker tanık
olacağız.
Bunlardan biri de hiç kuşkunuz olmasın ki, popülizm
olacak.
Nitekim ABD’nin çiçeği burnunda başkanı daha önce de belirttiği
gibi, başkanlık maaşını almayacağını tekrarlamış.
ABD’de başkanlık maaşının yılda 400 bin dolar olduğu düşünülürse,
ilk bakışta çıkışın epey fiyakalı olduğu söylenebilir.
Ama ABD Başkanlığı gibi önemli konumdaki birinin vereceği
kararların kimi menfaat çevreleri üzerindeki muazzam etkisi göz
önünde bulundurulduğunda, başkanlık maaşının bunun yanında devede
kulak kalacağını görmek zor olmayacaktır.
Trump gibi serveti milyar dolarları bulan bir kişinin, başkanlık
maaşından vazgeçmesi tamamen popülist bir gösteriden başka bir şey
değildir.
***
Popülist çıkışlar, faşizan yönetimlerin, halktan yanaymışlar
izlenimini yaratmak amacıyla çok sık başvurdukları yöntemlerdir.
Bir ülkede, popülizmin başarısıyla, demokrasinin sağlamlığı ters
orantılıdır. Yani, demokrasi ne kadar sağlamsa, popülizm o kadar az
itibar görür, demokrasi ne kadar çürükse, popülizm o kadar başarılı
olur.
Popülizmin en fazla kullandığı motiflerden biri de yöneticilerin
ücretleri olmuştur.
Demokrasisi, şu andaki gibi komada olmadığı zamanlarda bile, yine
de oldukça sorunlu olan Türkiye’de, milletvekili maaşları, her
zam