16 Nisan referandumunda “hayır” oyu vermek için,
birçok nedenim var, bunların bir bölümünü açıkladım, kalanlarını da
yeri gelince açıklayacağım. Ama sandığa gitme gününe doğru
yaklaştıkça “hayır” gerekçelerimden biri, açık ara öne
çıkmaya başlıyor.
Reis sisteminin halkoyuna sunulacağı ilan edildiği andan itibaren,
iktidarın elindeki tüm güçleri seferber ederek, toplumun iradesini
ifsat edip sindirmek üzere her şeyi yapacağını görmemek için budala
ötesi bir yaratık olmak gerekirdi.
Nitekim, toplumun yapılmak istenen gerçek içeriğinden habersiz
kılmak, sindirmek, bezdirmek için ne gerekiyorsa yerine
getirildi.
Nasıl olsa yaratılmak istenen demokrasi değil, demokrasi
yanılsamasıydı.
Bunun için ne pahasına olursa olsun “evet”i elde etmek
yeterliydi, her araç mubahtı.
Arzulanan sonuca ulaşmak için başvurulan birinci yöntem korku ile
sindirmek oldu.
***
Hayır diyeceğini açıklayan veya bu yöndeki kampanyalara destek
verenler, gazeteci ise işinden, akademisyen ise kürsüsünden, kamu
görevlisi ise kamudan uzaklaştırıldı. B
öylelikle insanların yüreğine “hayır” dediği takdirde
işini kaybetme korkusu salındı.
Rejimin önde gelenleri, savcıları çeşitli
vesilelerle “hayır” demenin terör ile FETÖ’cülük ile,
vatan hainliğiyle, (hepsi aynı kapıya çıkıyor) aynı şey olduğunu
ifade ettiler.
Gerçek FETÖ’cüler için olmasa bile, şu ya da bu nedenle
FETÖ’cülükle suçlananların, başına neler geldiği, nasıl sorgusuz
sualsiz içeri tıkıldıkları, tutuklandıkları bilindiğinden, bu yolla
insanların yüreğine gözaltına alınmak, tutuklanmak, hapse düşmek
korkuları salındı.
El altından yayılan kimi tehditkâr söylentiler AKP’nin kimi
yöneticileri, tarafından “eğer hayır çıkarsa iç savaşa hazır
olun” diye alenen telaffuz edilince, iç savaş korkusu dağları
bekler oldu.
Orada burada pompalı tüfekli tufeyliler, “hayırcı”ları
vuracaklarını ilan edip efelendiler, yargı tarafından hemen serbest
bırakılıp kabararak etrafta gezinmeye başladılar.
İstanbul Küçükyalı’da “hayır”cı Birleşik Haziran Hareketi
üyeleri Ülkü Ocakları binasından çıkan satırlı sopalı kişilerin
saldırısına uğradılar.
Samsun’da “hayır” propagandası yapan TKP’li gençler
saldırıya uğradılar, üniversite öğrencisi Hakan
Çoruhlu’nun burnu kırıldı.
Böylelikle “hayır”dan yana olanlar sokakta, devletin, olaylara
seyirci kalan güvenlik güçlerinin, gözü önünde, dövülme, yaralanma,
öldürülme korkusunu yüreklerinin derininde hissetmeye
başladılar.
Örnekleri çoğaltmak mümkün, ama gereksiz.