Sevgili Hülya Uçansu, aziz dostu ve çalışma arkadaşı Onat
Kutlar’a aramızdan ayrılışının 21. yılında, bir sekseninci yaş
armağanı yaptı.
Armağan, Onat’ın da şairliğinin, öykücülüğünün, senaryoculuğunun,
deneme yazarlığının yanı sıra son ve en seçkin temsilcileri
arasında bulunduğu mektup türünde. Dostlarının, bu vesileyle ona
hitaben kaleme aldıkları mektuplardan oluşan “Onat Kutlar’a Mektup
Var”ı mutlaka okuyun derim. Seçkin bir yazar dosta bu kadar zarif
ve güzel armağanı veren Hülya Hanım’ı candan kutlarım.
Kitabın çıkışı vesilesiyle, Cezayir Restoran’da yapılan kokteylde,
mektup yazarlarından olan Aydın Engin sordu:
- Sen Anteplisin değil mi?
Hayır yanıtım üzerine de, “Hemşerim Onat” başlıklı mektubumun
bulunduğu sayfayı gösterdi şaşkınlıkla:
- Peki, bu ne demek oluyor?
- Buradaki hemşerilik, benim Antepliliğimden değil, Onat’ın
İstanbulluluğundan geliyor, dedim
Gerçekten de, Alanya doğumlu bir Antepli olan Onat aynı zamanda
sapına kadar İstanbullu idi.
***
Aslında nüfus kütüğünün nerede olduğu önemli değildir, önemli
olan herhangi bir kenti yaşayıp gözleyip özümseyerek, kentli
birikimine sahip olmaktır. Bu olgu, üstüne başka bir kenti de sevip
özümseyip oralı olmanın anahtarını verecektir.
Yıllar içinde küçük bir gelenek oluşturmak ve yeni yılı, ilk
günlerinde, Eyüp sırtlarındaki Pierre Loti Kahvesi’nde “az
şekerli”yi yudumlayarak karşılamak, sonra Loti’nin yüzyıl önceki
betimlemelerini bir ezgiden anımsamak... Yıllar boyu kenti ve
kültürünü binalarının geçmişine kadar araştırarak, görüntüleri
anılarla harmanlayarak tadıp Balıkpazarı’nda bir meyhanede sohbetin
lezzetine varıp dönüşte “Peralı Bir Aşk İçin Divan”ı yazmaya
kaldığından yerden devam etmek...
Bütün bunlar, bir insanı has İstanbullu yapar. Onat Kutlar da halis
İstanbulluydu.
Bir kentin kültürünü yapan ve zenginleşmesini sağlayan, dışarıdan
kültür mamelekiyle gelip yerleşen, oralı olan ve ona kendi
katkısını sunanlar değil midir?
Sinema sanatına tutkusunu Antep’te Nakip Ali’nin salonunda
edindikten sonra, bu birikimiyle gelip İstanbul’u 1960’larda
Sinematek’e kavuşturan, ardından da uluslararası İstanbul Sinema
Günleri’nin sonra festivalinin oluşmasına katkıda bulunan, kendi
kentini İshak’ta eşsiz biçimde anlatan Antepli Onat Kutlar değil
miydi?
İnsanı kentli yapan, nüfus kütüğü değil, kafa yapısı, kısacası
kentli kültürüdür.
Onat da, sapına kadar kentliydi.
O Antepliydi, İstanbulluydu, Parisliydi.
Kısacası evrensel kentliydi o.
***
Onat’ın kentleri onun ölümünden bu yana daha ivme kazanan bir istila ile karşı karşıya, büyük bir değişim içinde. Antep emme basma tulumba gibi, bir yandan göç veriyor, bir yandan göç alıyor. Gidenler Antep’te edindikleri kent kültürünü beraberlerinde götürüyorlar, gittikleri yere. Gelenler ise, kaynağında değerli olan