Adli yılın açılışı, bir kez daha dikkatleri yargının sorunlarına
yoğunlaştırdı.
Yargının, siyasal iktidarın denetiminde olması, yargının
bağmsızlığını öne çıkarıyor.
Yargının bağımsızlığı sorunu AKP’den önce de vardı ama, onunla üst
düzeye erişti.
Üzerinde çokça durulduğu için kısaca değinmekle yetineceğim,
yargının bağımsızlığı yalnızca, HSYK’nin iktidar denetiminin altına
alınması yoluyla olmuyor. Aynı zamanda yıllardır, mesleğe kabul
sınavı ve mülakatlarda, bakanlık bürokratları tarafından siyasi
düşünce, mezhep ve hemşerilik ilişkilerinin ön plana çıkarılmasıyla
da bağımlı, yandaş yargı yaratma yolu açılıyor.
Yüksek yargının durumunu görmek için, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin
kararlarına, Yargıtay Başkanı’nın kendi Adli Yıl Açılış töreninde
yaptığı konuşmaya bakın, yeter.
Yargının ve de yüksek yargının tek sorunu bağımsızlık ve yansızlık
değil, yapısal ve düşünsel bozukluklardan kaynaklanan başka
sorunlar da var.
Yüksek yargıda mahkemelerin daire sayılarının artık birer içtihat
mahkemesi olmasına imkân vermeyecek şekilde artırılmasına dikkat
çekiyor, bu durumda yetersiz ve vasıfsız incelemelerle hüküm
kurulmasının şaşırtmadığını söylüyor hukukçular...
***
Eleştiriler yalnız yüksek yargının kalitesine yönelik değil. Örneğin TBB Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu adli yıl açılış konuşmasında “Hâkimlerin usul ve kurallarıyeterince bilmemeleri sebebiyle kendi usul kurallarını icat etmekte pek çok zaman beis görmemelerinden” yakınıyordu.