Sevgili,
İznik Gölü’nün kuzey yakasında, Orhangazi’ye 15 kilometre mesafede
Kerametköy’ün hemen dibinde, zeytinlikler arasından İznik Gölü’ne
bakan bir evimiz var. Kışları dahil her zaman ama özellikle bahar
ve yazın her fırsatta gidiyoruz.
Yenikapı hızlı feribotuyla Yalova’ya, oradan da arabayla eve kadar
yol kapıdan kapıya üç saat sürüyor. İstanbul İzmir arasını 3.5
saate indireceği söylenen İzmir İstanbul otoyolunun bir parçası
olarak yapılan ve 2016’da hizmete girecek olan Körfez geçişi ile bu
yolculuk 80 dakikaya inecek.
“Yol gelecek, mülklerimiz değerlenecek” diye bizim
Kerametköylüler seviniyorlar.
Köyün uyanıkları hemen emlak komisyonculuğuna sıvandılar. Nüfusu
2000 olan köyde şimdiden dört emlakçi oldu.
Köy kahvesine çıktığımda, laf dönüp dolaşıp, Körfezi aşan köprüye,
otoyola geliyor. Bu konuda konuşup kimsenin canını sıkmamaya özen
gösteriyorum. Ama doğrusunu istersen, ben yoldan çok
korkuyorum.
Bunları okurkenki şaşkınlığını şimdiden görür gibiyim.
Öyle ya! Yol uygarlıktır.
***
Yola karşı çıkmak, uygarlığa, gelişmeye, yeniliğe karşı olmak
demektir.
Sanayi döneminin başlangıcı olarak da, demiryolunun hizmete girdiği
1825 yılı kabul edilmiyor mu?
Cumhuriyet’in en büyük övünçlerinden biri de, yurdu dört baştan
demiryollarıyla örmek değil mi?
Öyleyse, bu korku, bu tepki neye?
Bütün bu hususlar doğrudur, yolun gelişmeyi, uygarlığı
hızlandırdığı bir gerçektir.
Ama unutmayalım ki bütün bunlar ekonomisinin temeli üretime dayalı
olan toplumlar için geçerlidir. Eğer gelir üretimden sağlanıyorsa
yol bir geliştirici unsurdur.
Bizimki gibi, ekonomisinin temeli üretime değil de talan ve
avantaya dayalı toplumlarda yol gelişmeyi ve uygarlığı değil,
avantayı, talanı, yağmayı getiriyor.
Öyle olunca da, on kilometre yakınımızdan bağlantısı olan yeni
otoyolun neler getireceğine bir bakalım.