Mektup tarihe karıştı. Şimdi artık tweet var, WhatsApp var,
Facebook var, SMS var. Varoğlu var.
İnsanın artık mektup yazması için çok olanaksız, umarsız olması
gerek.
Son yıllarda genellikle yalnız hapishanelerden mektup alıyorum, o
çaresizlik ve olanaksızlık içinde, hapishanedeki umarsız insanların
tek haberleşme aracı olan mektuplar insanın içini parçalıyor.
İşte şimdi size sözünü edeceğim mektup da o türden. Nazlı
Ilıcak’ın, oğlunun açıkladığına göre bir yıl önce
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yazdığı bu
mektup, önceki gün internete düştü.
Mektupta, FETÖ üyesi olduğu gerekçesiyle hapiste olan Nazlı Hanım,
FETÖ’cü ve darbeci olmadığını söylüyor aldandığını, zamanında
uyarılarına kulak asmadığı Tayyip Bey’e kötülük ettiğini kabul
ediyor, ona eski hukuklarını, AKP’ye verdiği destekleri
hatırlatıyor, Emine Hanım’la onu düşündüğünü
söylüyor, çaresizliğini ve pişmanlığını dile getiriyor, özür
diliyor, başka yerde bulamadığı adaleti onda aradığını belirtip
sözlerini şöyle noktalıyor: “FETÖ elebaşları kaçtı. Ben de kuyuya
atıldım. Adeta bir mezara diri diri gömülmüş gibiyim. Yargıda
bulamadığım adaleti sizde arıyorum. Acaba elimden tutup, hak ve
hukuk adına beni kuyudan çıkarabilir misiniz?”
*** Mektubu okurken, Nazlı Ilıcak’ın
Ergenekon ve Balyoz kumpasları sırasında nasıl kumpasçılarla birlik
olduğunu, adalet çığlıkları atanlara, “Vesayet tasfiye ediliyor,
Türkiye bağırsaklarını temizliyor, usulü bırak, esasa bak” dediğini
hep hatırlamama karşın yine de bir mazlumun çaresizliği
karşısındaki üzüntüyü hissettim. Sanırım siz de mektubu okursanız
aynı duygular içinde olursunuz.
...