Biz Türk erkekleri olarak önce bir Metin Hara’ya bakıyoruz. Boyu boy değil. Ortalama gibi duruyor. Eh tipi de öyle kafayı çevirip baktıracak gibi hiç değil. Parası yok. Veya sınırlı. Nişantaşı’nda orta boy bir dükkân sahibinin kazandığı kadar kazanıyordur herhalde.
Öyle lüks arabalara falan da binmiyor. Müteahhit değil, babası holding sahibi değil, tanınmış politikacı değil. Kısıtlı çevrenin dışında çok bilinen bir yazar da değil. Kendi söylediğine göre puro da içmiyor. Veya yeni moda nargile.
Bildiğim kadarıyla, gece kulübü kapatmıyor, silahlı korumalarla gezmiyor, kapılarda duran valelere 100’er dolar bahşiş dağıtmıyor.
Gazeteci dövmüyor, fotoğraf makinesi kırmıyor. Tamam biraz “Garip” ama, belki de öbürlerine alışık olduğumuz için bize garip geliyor.
Yani şöyle bir bakınca hiç de Adriana’yı koluna takacak gibi durmuyor. Bir ona, bir aynaya bakıyoruz. Hafif göbeği, atletik olmayan vücudu ile Vallahi bizim gibi. “Bizim neyimiz eksik arkadaş” deyip dertleniyoruz.