Casusluk faliyetleri bir kaç başlıkta yürütülür. Bunlardan biri insana dayanan. Yani sahadan insan aracılığıyla toplanan bilgi. Diğeri elektronik. Telefon dinleme, hack falan gibi. Bir diğeri de açık kaynaklardır. Açık kaynak denilen şey ise gazete, dergi, kitap, internet sitesi gibi yayınların dikkatlice okunması, onlardan yola çıkılarak belli tahliller yapılmasına dayanır. Hani ünlü “Akbabanın üç günü” filminde olduğu gibi.
İlk ikisini bilmem. Ama eminim ki Türkiye’de açık istihbarat ile casusluk yapmaya çalışan birinin aklı çok karışık olurdu. Çünkü böylesi bir basın üzerinden istihbarat raporu yazmak çıldırtıcı bir şey. Hadi raporu yazan, yazdı. Okuyanın aklı daha da karışırdı.
Mesela basın ve ona dayalı olarak gazeteciler üzerinden yürütülen tartışmalara gelin kısaca bir bakalım. Hatta daha da ileri gidip, bir açık istihbarat raporu yazalım.
“Gizlidir”
Türk basınında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Amerikan Başkanı Donald Trump görüşmesi yoğun yer tuttu. Ancak anlaşılamayan bir biçimde içeriğinden çok görüşme “kısa mı, uzun mu? kavgasına döndü. Kısacılar ile uzuncular karşı cephe oluşturup birbirlerine daldılar. Haber güme gitti. Sonuç alınamadı.