Bu tür başlıklar işin önemini azaltır. Çünkü diplomatik kriz masalarda olur. Tarafları; ülkelerdir, dışişleri bakanlığı mensuplarıdır. Hollanda ile yaşanan tam tersine insan hakları krizidir.
İnsan hakları krizidir, çünkü odağında “İnsan” vardır. Yıllardır oralarda çalışan, terini akıtan, zaman zaman hor görülen, kötü davranılan, faşistinden ayırımcısına kadar, bir sürü aşırı uçtaki adamla yüz yüze bırakılan, tehdit edilen, sınırdışı baskısı altına alınan, kendisini ifade etmesine izin verilmeyen Türk insanı vardır.
Avrupa’daki Türklere sadece, Türk gibi davranmadıkları sürece müsaade edilir, tahammül edilir. Türk gibi olmadığında milletvekili seçilir, Türk gibi davranmadığında iş verilir.
Bir başka halka, mesela Romene veya Bulgara kendisini, kendi istediği biçimde ifade hakkı verilirken bu Türklerden esirgenir. Kendi kültürü, geleneği, göreneği ve kimliği yokmuş gibi davranması öğütlenir. Bu tavırların dışındaki bir istek görüldüğünde de, o “Demokrat” maskeler kalkar, altından son derece ayırımcı bir başka maske çıkar.