Yargılanmalar başladı, ifadeler de ortaya çıkıyor. Hepsi ağız birliği etmişler. Emir almışlarmış. İnsanlık suçunun emiri olur mu? Kendi halkına ateş açmanın, kendi meclisini bombalamanın, polislerini katletmenin emri olur mu? Böyle bir emir verilirse bu emre uyulur mu?
Bu ifadelerin temelindeki sakatlık, darbe yapmaya kalkışanların kendi kendilerine emir komuta zinciri uydurmaya çalışmaları. Bunu sanki doğal bir şeymiş gibi anlatmaya çalışmaları. Buna da bizim inanmamızı beklemeleri. Halka dayanan, seçilmiş bir yönetime ve Meclise karşı harekete geçenler, bu meşru kurumların üzerinde bir emir-komuta zinciri olamayacağını bilmiyorlar mıydı? Tabii ki biliyorlardı.
Hadi onu geçtim. Kafayı yediler, gözleri döndü. Hangi emir? Kimin emri? Genel Kurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları, Ordu Komutanları dururken, emir alacakları kişiyi kendileri mi seçeceklerini zannettiler. Onun emrine uyarım, şunun emrine uymam deme lüksleri mi var?
Bildiğin boka battılar, söyleyecek bir şeyleri yok. Top çeviriyorlar. Savunmaları da, emir aldıkları. Bunu kimse yemez.
Bu ifadelerin bir de tatbikat yalanı var. Yani şöyle olmuş. Bir tatbikat varmışmış. Sonra onlar bu tatbikatı yapacakken meğer iş darbeye dönmüşmüş. Meğer aldatılmışlar. Yahu anlı şanlı paşalar, subaylar. Aldığınız kurmaylık eğitimine yazıklar olsun. Güya savaş sanatları konusunda eğitildiniz. Güya bu işin ilmini biliyorsunuz. Bu saflık ne? Çocuklarımızı gerektiğinde savaşa götürmeniz için sizlere mi emanet edecektik.