Eskiden yanlış düşünürmüşüm. Şimdi gerçeği fark ettim. Bu müteahhit dalgası ile baş etmenin “mümkünatı” yok. En iyisi teslim olmak.
Öncelikle “Müteahhit dalgası” ile neyi kastettiğimi anlatayım. Bu aslında bir düşünce biçimi değil. Tam tersine, tam anlamıyla bir eylem biçimi. Hatta hatta düşünmeden eyleme geçme şekli.
Öncelikle gücünü halkımın yeşil alan ve deniz tutkusundan alıyor. Çünkü halkım kahir ekseriyetle ya yeşillik alanda ya da deniz kıyısında oturmak istiyor. Bu tip evlerin şerefiyesi var. Öyle olunca da onların talep ettiği yerler pahalanıyor. Müteahhitler de haliyle buralara ev yapmak için yarışıyor.
Sağolsun belediyelerimiz de sanki bir daha hiç seçilmeyecekmiş gibi rant üretmeye çalıştıklarından nasılsa hokus pokus birşeyler oluyor ve bu alanlar imara açılıveriyor. Maalesef belediyecilik anlayışımız rant ve talan ekonomisi üzerinde yükseliyor. Biri kalkıp, “İmar harçlarını ve imar vergilerini kaldırdım. Belediyeler sadece verdikleri hizmetler için para alacaklar” dese tüm belediye sistemi çökecek.
Göze kestirilen bölgede önce küçük bir yer inşaa ediliyor. Sonrası Allah Kerim. Ardı geliyor.