Belli ki istifa etmek istemiyorlar. Tam olarak “Hayır” diyemeseler de, rakibine sarılarak gongun sesini bekleyen dayak yemiş boksörler gibi zamana oynuyorlar.
Her halde başlangıçta bir umutları vardı. Bu karardan vazgeçileceği yolunda. Önce dolaylı anlatımlarla istifalarının istendiği belirtildi, tınmadılar. Daha sonra mesajın şiddeti kuvvetlendi, yine anlamamazlığa geldiler. En sonunda isim verilerek söylenince de pasif direnişe geçtiler.
Muhtemelen “Bundan sonra yol yok” diye düşünüyorlar. Yani büyükşehir belediye başkanlığından ayrılınca verilebilme ihtimali olan hiçbir görev onları kesmeyecek belli ki.
“Havuç” babında yeni görev verilebileceği yolundaki açıklamalar onları tatmin etmedi. Şimdi, dolaylı olarak İç İşleri Bakanlığı tarafından görevden alınmak, soruşturmalar açılması gibi “Sopa” tedbirler dile getiriliyor.
Dayanamayacaklarını, zaten bu göreve partinin iradesi ile geldiklerini biliyorlar. Biliyor ama bir türlü bırakmak da istemiyorlar. Üstü örtülü bir şekilde, “Ben zaten bittim. Görevden alırsanız, Parti’ye de zarar verirsiniz ha” demeye çalışıyorlar.
Anlamadıkları şey şu. Bu noktadan sonra görevlerinden alınmaları değil, alınmamaları Parti’ye zarar verecek duruma geldi. Kişisel olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, idari olarak AK Parti yönetimi böylesi bir “Başkaldırıyı” cevapsız bırakamaz. Emsal olmaması için mutlaka yanıtlamak durumundalar. Ve ortaya çıktı ki, bu uygulama yürürlüğe konulurken adı geçen Ankara, Balıkesir ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlarının Parti’ye ve “Dava”ya olan bağlılıkları yanlış değerlendirilmiş. “Dava adamıyım” dedikleri şeyin “Koltuk sevdası” olduğu şimdi anlaşılıyor.