Türk halkının öyle silah karşısında tırsmadığını, “Hanım darbe olmuş. Hadi sen yat uyu” deyip ortama uyum sağlamaya istekli olmadığını, asker sevgisine rağmen askeri darbeleri sevmediğini, kimi askerlerin kendi halkını öldürebileceğini, meclisini bombalayabileceğini, kimi “Vatansever” askerlerin başta Yunanistan olmak üzere yabancı ülkelere kaçabileceğini, gaipten haber alanlara inanıp bununla hayatını düzenleyen insanların devlette görev almasının ne derece yanlış olduğunu, devlet personel rejiminin mutlaka değişmesi gerektiğini, 30 yıldır konuşulan, “Hukuk ve Mülkiye’ye giriyorlar. Devleti ele geçirecekler” sözlerinin çılgın bir teori olmadığını, bir komplonun çok çok uzun süre saklı kalabileceğini, kimi kendine “Liberal” diyenlerin asker konusundaki takıntılarını gidermek için FETÖ ile sarmaş dolaş olabileceğini, cumhuriyete numara vermenin yanlış olduğunu, adliyelerin bir grup tarafından ele geçirilirse ne derece korkunç sonuçlara yol açabileceğini, kahramanlaştırılan kimi savcıların aslında yılanın büyüğü olduğunu, geçmişte kimi gazetecilerin bilerek, kimilerinin gaza gelip FETÖ’nün işine gelecek şekilde yayın yaptığını, Genel Kurmay Başkanı’nı hapse atan bir örgütün gözünü daha yükseklere dikmesinin kaçınılmaz olduğunu, MİT’in gerçekten çok önemli bir kurum olduğunu, ordunun sanıldığı gibi “Tek parça” olmadığını, generallerin neredeyse yarısının bir meczuptan emir alabileceğini, bizim bu insanların eline evlatlarımızı teslim ettiğimizi, yatak odalarımıza kadar dinlendiğimizi, eğitim sistemimizdeki çarpıklık yüzünden, dershane ve özel okul arasına sıkışan halkımızın dolaylı da olsa FETÖ’yü finanse etmek zorunda bırakıldığını, kendilerine ne derlerse desinler, yarı kutsiyet atfedilen, değişmez ve hatasız kabul edilen kişilerin çevresine kümelenen insanların, demokratik olarak seçimle gelenlerden hiç hazzetmeyeceğini, hatalarını hiçbir şekilde kabul etmediğini,Amerika ve kimi Avrupa devletlerinin öyle hiç de “Masum” olmadığını, baştan sona darbecilerle çalışıp, yakalandıktan sonra da “Ben bilmiyordum” diyenlerin aklımızla alay ettiğini, şimdi tek çarelerinin “Mağdur” edebiyatı olduğunu,