Çok şaşkınlar. Şimdiye kadar devlete sızmış, devletin gücünü arkalarına almışlardı. Hiçbir zaman çatışmamış, hep uzlaşmışlardı. Hiçbir tarihte durumlarından şikâyet eden kesim olmamışlardı. Çünkü devlete sızdıkları için aslında bu şikâyetlere yol açanlardandılar.
Hep hâkim taraftan olmayı tercih ettiler. Savaş kazanılınca kahramanlar çoğalırmış misali başarıdan kendilerine pay biçtiler, başarısızlığı savunmadılar. Bilindik siyasi yaklaşımların onlar için bir anlamı yoktu. Önemli olan kendileriydi. Klasik sağcı-solcu tanımı yerine, “Bizden-bizden değil” tanımını getirdiler.
Solcusu, Ülkücüsü, İslamcısı acı çekerken seslerini çıkarmadılar. Tek bir kez bile. Başörtüsü sorun oldu, “teferruat”tan dem vurdular. İşkence, insan hakları ihlalleri hiç dertleri olmadı. Başörtüsü için üniversite öğrencisi kızlar meydanlarda tazyikli su yerken yanlarında yoktular. Mavi Marmara’ya bile tavır aldılar. Solcular hapishanelerde açlık grevindeyken zaten umurlarında değildi. Filistin askısı, manyetolu telefon zaten hiç bilmediler.