Tüm zamanların en şapşal kararlarının “küresel strateji” adı altında insanlara yutturulduğu garip bir dönemden geçiyoruz...
Raporlar, Avrupa’nın kapısına dayanan Suriyeli mültecilerin yüzde 87’sinin Beşar’dan, geri kalan yüzde 13’ünün ise DAEŞ başta olmak üzere farklı gruplardan kaçtıklarını gösteriyor. O zaman, gerçek ne? Mülteci akımının ana sorumlusu diktatör Beşar. Ama, Avrupalılar, “Suriye’de laik istikrarın sağlanmasını ve Suriye denilen Baas devletinin Irak’takine benzer çöküş yaşamamasını” düşünüyor!.. Bu bir akıl tutulması... Sorunun kaynağı olan yapıyı koruyup, bütün mücadele olanaklarını, yine o yapının yarattığı DAEŞ’le mücadeleye ayırmak...
ABD baştan beri ne dedi? “Muhalifleri hesapsız kitapsız silahsızlandırırsak, silahlar radikal unsurların eline geçebilir...” DAEŞ, ABD’nin Şii Irak ordusuna bıraktığı silahlarla kuruldu!..
“Süper güç” görüntüsünde herkese stratejik akıl aktaran bir devletin, Amerika’nın, aptallığının sonucunu yıllardır Irak ve Suriye halkı çekiyor...
Rusya, Suriye coğrafyasının yüzde 27, nüfusunun da yüzde 14’üne hakim olabilmiş Beşar diktatörlüğünü koruma altına alarak konuyu çözeceğini söylüyor...
Putin ve çevresindekilerin IQ seviyeleri kaç, merak ediyorum!.. Rus uçaklarının muhalifleri bombalamaları sonucu, DAEŞ’in kaç bölgede ilerlediğini görmüyorlarsa, o IQ ile iki kere ikinin kaç ettiğini söyleyebilirler mi, sanmam...
Hiç biri aptal değil, sinsiler...
Tabii ki, bu saydıklarımın hepsi, herşeyi bilerek ve kendi yüksek zekalarının çizdiği çıkarlar rotasında yapıyorlar... Aptal değil, sinsi ve insanlık düşmanı bir halleri var...
Örneğin Putin, son iki ayda, Türkmen Dağı, Bayırbucak, Lazkiye kırsalı, Hama, İdlib, Azez, Humus, Şam çevresinde, aynı dönemde DAEŞ’in öldürdüğünden daha fazla masum sivil insanı öldürdü...
Dünya bunu görüyor, ama -bilerek- sesini çıkarmıyor...
O zaman, ortada, kağıt üstünde görülenden daha derinde bir hedef var demektir, o dönemi yaşıyoruz...