Aptalca bir fikri bıktıracak ölçüde tekrarlarsanız, inananı
artabilir...
“Kutuplaşma” kelimesiyle aktarılan fikir
kırıntıları iyi bir örnek... Özellikle 2013
Haziran’ındaki Gezi Parkı olaylarından
bu yana ısrarla tekrarlandı ve haliyle, toplumun geniş bir
kesiminde de kabul gördü...
Oysa, siyasetin matematiği pek öyle söylemiyor... Türkiye, AK Parti+MHP ikilisinin oyların yüzde 65’ini, CHP+HDP’nin de yüzde 35’ini aldığı bir siyasi matematiğe sahip...
Bu oranlar, 1950 yılından bu yana üç aşağı-beş yukarı aynı!.. Arada iki “minik” fark var, genel dağılımı değiştirmeyen: 1- Sağ oyları 2002 seçimine kadar genelde üç parti bölüşürdü (hatta bazen bu sayı dörde çıkardı) şimdi iki partinin omuzlarında sağ oylar, 2- Kürt hareketi, kendi bayrağıyla siyaset sahnesine çıkana kadar CHP’nin oy zemini yüzde 35’lerdeydi, bu oy oranı şimdi iki partiye bölünüyor...
Yani...
Bir “kutuplaşma”dan söz ediyorsak, bu, yeni bir kavram değil, altmış yıldır seçmenin tercihi böyle gelmiş, böyle gidiyor... Millet açısından bir kutuplaşma yok... İnsanlar seçim günü sandık başına gidiyorlar, tercihlerini yapıyorlar, çıkan sonuca da saygı gösterip, günlük yaşamlarını sürdürüyorlar...
“Kutuplaşma” dediğimiz, bu memleketin sesi çok yüksek çıkan “çılgın azınlığında...” Çok şükür, 1 Kasım seçim sonuçları zihnini açtı, Ertuğrul Özkök bile büyük sorunlar karşısındaki “milli refleks”ten söz ediyor... Putin üzerimize geldiğinde milletin büyük çoğunluğunun hükümetin arkasında yer almasını “milli refleks” kavramıyla izah ediyor Hürriyet yazarı, doğrudur...