Son sözü baştan söyleyelim: Ortadoğu diye adlandırılan geniş coğrafyada kalıcı barışın formülü, Türkler’in Halep-Musul hattını tutmasına bağlıdır.
Bu, yayılmacı kimlik değildir.
Bu, neo-Osmanlıcılık hiç değildir.
Bu, orduyla oralara gidip, sonu hüsranla bitecek bir işgali sürdürme gayreti de değildir.
Bu Halep-Musul hattının, Türkiye’ye dost, bütün emperyalist-hegemonik güçlerden arınmış, “milli” ve “demokratik” kimlik taşıyan, “bir arada yaşama kültürü” zemininde Türkiye ile çalışan bir siyasi yapılanma tarafından kontrol edilmesidir.
Hep söyledim, tekrarlıyorum: Irak-Suriye hattında güçlü, yüzünü demokrasiye dönmüş ama anti-emperyalist kimliği