İki önemli açıklama aynı zamanda geldi... Başbakan Binali Yıldırım ve Genelkurmay eski Başkanı (E) Orgeneral İlker Başbuğ aynı açıklamada birleştiler: Erdoğan yalnız bırakıldı!..
Bu satırların yazarının “dehşetle” izlediği bir süreçti bu... 7 Haziran 2015 seçimi öncesinde ülkenin ana akım medyasının PKK bağlantılı siyasi harekete sağladığı açık destek... İşbaşındaki siyasilerin ve bürokratların devletin içindeki FETÖ yapılanmasına karşı gösterdikleri eyyamcılık... Ordu üst kademesinin bünyelerinde yapılanmış bir çeteye karşı sergilediği duyarsızlık... Muhalefet partilerinin “paralel devlet” iddialarını “siz kendinize düşman yaratıyorsunuz” diye karşılaması...
Israrla söyledik... PKK, Amerikan emperyalizminin üzerimize saldığı silahlı bir saldırı hareketidir... FETÖ, aynı “üst aklın” bu ülkeyi içerden kuşatma ve işgal örgütüdür...
Yok... Biri çıktı, PKK’ya “sakın silah bırakmayın” diye yaşından-başından utanmadan akıl verdi, daha hercai olanı, “neymiş bu üst akıl, söyleyin de anlayalım” rotasında yazılar döktürdü...
Buyurun... Gerçekler ile yüz yüze kaldınız, şimdi herkes, “neden bütün bunları göremedik” yazıları döşeniyor... Uyarıları bizim gibi yapanlar, “yandaş” kalemdi, bu uyarıları kamuoyunda bulandırmaya çalışanlar ise “bağımsız gazeteciler”, öyle mi...
Sayfalar dolusu, günah çıkartma yazıları yazsanız da, hiçbir şey değişmeyecek, bir adamı emperyalizmin bu topraklara dönük tüm saldırılarında yalnız bırakmakla kalmadınız, aynı zamanda, “milli mutabakat ve güç” için çok önemli olan bir siyasi karakteri “nefret hedefine” çevirdiniz...
Tehlike büyüktü... İhanet ve şaşkınlık da... Yaşamı boyunca hiçbir siyasetçi için kendini ortaya koymamış bir gazeteciyi, beni bile bir yıl önce şu yazı yazmaya zorladınız...
ERDOĞAN YALNIZ BIR PORTRE
Erdoğan, Türk siyasetinin “varoş” mahallesinden geldi, bu nedenle Beyaz Türkler onu hiç sevmedi. Vesayet rejimine göre ise hemen ezilmesi gereken bir dışarlıklıydı. Ama o sistemin merkezine yürüdü. Eğer bu ülkede “gerçek sol” bir siyasi damar olsaydı, sadece Davos’taki “one munite”in anti-emperyalist ruhuna sahip çıkardı, tersini yaptılar!..
Tarih, Erdoğan’ı yalnız bir adam olarak yazacak. Her kriz anında bir süre kaderiyle baş başa kaldığı için...
Bu kez bunu yapamayız.
Recep Tayyip Erdoğan, PKK ve FETÖ’yü kullanarak ülkenin üzerine gelen emperyalizme karşı artık, bir “ulusal güç unsuru” olduğu için...
TSK’nın bu iki unsurla mücadelede sivil siyasi otorite ile tam uyum sağlamış olması, millet açısından rahatlatıcıdır. Çünkü...
Erdoğan’ın ezilmesi, emperyalizmin zaferidir...
(Bitmek bilmeyen yalan ve kumpaslarınızla sonunda 40 yıllık meslek hayatımda bir siyasetçi için ilk kez böyle bir yazı yazdırdınız ya, ne diyeyim size?)
(Erdoğan’ı uyarıyorum, 21 Eylül 2015, STAR)
SIZ DEĞIL, MILLET ANLAMIŞ...
Bu yazıyı yazdığım günü, dün gibi hatırlıyorum, kendi kendime, “her şey kötü giderse, bari, arkamda bir çığlık bırakayım” diye düşündüğümü de... Yaşanılanlar, bu çığlığı haklı çıkarmıştır... İleride evlatlarım ve torunlarım, musalla taşına, “memleketine karşı görevini yapmış bir aydın” olarak uzandığımı bilecekler...
Üzücü olan, bu ülkenin yazar-çizerinin, akademisyenlerinin büyük kısmının kurulan büyük komplonun bilerek veya bilmeyerek içinde yer almalarıdır. Bir millet için en büyük felaket, aydınlarından gelen ihanetle başlar!..