Kolay söylenen bir laf haline geldi, “Türkiye iç savaşa sürüklenir...” Ama arkası boş, yalnız, sokaktaki insana aba altından sopa göstermeye yarayan bir algı yaratma çabasından başka bir anlamı yok...
“İç savaş” dediğiniz şey, tüm savaşlar gibi, “maddi nedenlere” dayanan ve bazen olması kaçınılmaz kabul edilen bir kavramdır. Irak, Suriye, Yemen, Libya... Yarın Mısır... Bu coğrafyada insanlar durup dururken birbirlerinin boğazına sarılmıyor, günlük yaşamının konforunu bir kanlı serüven için terk etmiyor, bir nedeni var, pekiyi o neden Türkiye için geçerli mi?.. Geçiniz...
İç savaş: Devletin yok olması
Son sözü yine, baştan söyleyelim: Kurumları işleyen demokratik devletlerde iç savaş çıkmaz.
Biliyorum, siyasette sergiledikleri gözü dönmüşlükle böyle bir gelişmeyi “hayırlı” bulduğunu söyleyen, TV ekranlarına çıkıp bu konuda ağzını köpürterek konuşan bir takım aydınlarımız (!) var. Hayır, onları “hainlikle” suçlamayın, o işin de bir kuralı var, “geri zekalı satılmışlar” diye niteleyin geçin...
Bir ülkede iç savaş çıkması için birinci koşul, devletin dağılması, özellikle ordusunun, etnik/dini zeminde “ulusal ordu” kimliğinden uzaklaşmasıdır. Örnek: Irak!.. Eski Şii Başbakan Nuri el-Maliki’nin İran’ın kontrolünde ülkenin Sünni nüfusunu meşru siyasetten dışlaması, orduyu da bir Şii ordusuna dönüştürmesi, bugünün felaketini yarattı. O ordu, Sünni nüfusun yaşadığı Musul’u “anavatanı” kabul etmediği için 60 bin asker 5 bin DAEŞ’linin önünden tüm silahlarını bırakarak kaçtı, gitti...