Türkiye’nin 7 Haziran seçimi öncesi yaşadığı ihanet travmasını unutmaya niyetim yok!.. Sırtını dağlardan kente inmiş bir terör örgütüne dayamış Selahattin Demirtaş’tan Anadolu coğrafyasının yeni Çipras’ını yaratmaya çalışan kalem ve televizyon portrelerinden söz ediyorum... Meslekte 40 yılı devirmiş bir insan olarak bütün yapılanları, söylenenleri, yazılıp çizilenleri öfkeyle izledim, bu sütundan ve 24 TV ekranından söyleyeceğimi söyledim ama hayal kırıklığımın devam ettiğini ifade etmeliyim... Eline saz verilip “Türk solu”nun gelecekteki parlak ve umut vaat eden yeni lider adayı olarak tanıtılan Selahattin Demirtaş’a dönük değil, bu hayal kırıklığım...Onun ne olduğunu zaten biliyorum... Bu ülkenin ekmeğini yemiş, suyunu içmiş, bu ülkenin okutup, adam ettiği, cebine de bir asgari ücretli emekçinin hayal bile edemeyeceği paraları Cem Yılmaz’ın ifadesiyle “balyaladığı” sözde aydınların “sistematik ihaneti” karşısında söyleyecek söz bulamamaktan kaynaklanan bir ruh halim var... Bir insanın, yaşadığı topluma, bağlı olduğu millete ihaneti, taşınması çok zor bir iş olmalı... Ne bileyim, zor da değil, imkansız bir iş olmalı, kendini bilen insanda uyku-durak bırakmaz, inme indirir gibi geliyor bana...