Deneyimli milletiz, öyle önümüze konulan yemeği, mutfakta kimin olduğuna bakmadan yemeyiz. Küresel güçler, Tahran’da kontrol altına aldıkları bir kadro üzerinden önümüze Sünni-Şii savaşını koymaya çalışıyorlar, mutfağa bakıyoruz, İran halklarının bırakın ortak olmayı, direnmeye çalıştığı karanlık bir faşizmin kanlı yüzüyle karşılaşıyoruz.
Eğer, ortada etnik veya dini bir kıyım varsa, arkasında hakim güç olmaya çalışan faşist bir kadro vardır. Irak-Suriye-Lübnan hattında yaşanılanlar, yayılmacı faşizmin tüm kadrolarını bize gösterdi.
Biraz anlatalım...
Unuttukları, faşizme dersini bildirmemizdir
Gençler, Yorgo Grivas adını pek bilmez. Kıbrıs’ta doğmuş Rum bir faşistti. Derdi, Kıbrıs’ın İngiliz idaresinden kurtulup, Yunanistan’la birleşmesi, Türkler’in de katliamlarla Türkiye’ye kaçırılmasıydı.1898 doğumluydu, işgalci Yunan ordusuyla Sakarya’ya kadar gelmişliği, Kuvvayı Milliye’nin tokadını yemişliği de vardır. 1954’te Enosis (Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı) amaçlı kurduğu EOKA, İsrail’in kurucu kadrolarının yer aldığı, günümüzde de Netanyahu’nun geleneğini sürdürdüğü Yahudi terör örgütü Irgun’u örnek almıştı. Irgun, Filistinli Müslümanlar’a neler yaptıysa, 1958’den itibaren Kıbrıs Türk’üne de onu yaptılar. Rum-Yunan faşizminin bu saldırılarını millet olarak yemedik, mesela, 1964 yazında yaşanılan şanlı Erenköy Direnişi’ni açıp okuyun, zaten aynı örgüt 1974’te darbe yapınca Kıbrıs’a çıktık, yalnız Rumlar’ı EOKA faşizminden değil, Yunanlıları da CIA’nın memuru faşist “Albaylar Cuntası”ndan kurtardık.
Millet olarak bölgemizde uç veren faşist hareketlerle ilk mücadelemiz Kıbrıs üzerinden oldu, Rum-Yunan’a demokrasilerini hediye ettik, kıymetimizi bildiler mi, hayır!..
Bir başka anti-faşist mücadelemiz...