Rusya ve İran’ın, yaklaşık 5 yıldır süren Suriye savaşına fiilen müdahaleleri, Ortadoğu açısından beklenmedik bir gelişmenin doğmasına neden olacak. Bölgenin yakın tarihinin ipuçlarını verdiği çok özel bir döneme doğru ilerliyoruz, çünkü, iki ülkenin “vekalet savaşını” sonlandırarak, bir “işgal gücü” haline dönüşmesi, “Arap milliyetçiliğinin” yeni bir sınavı niteliği taşıyor.
Baas açısından kabul edilemez durum...
1947 yılında Mişel Eflak, Salahaddin Bitar ve Zeki Arsuzi tarafından Suriye’de kurulan Baas Partisi’nin ana ideolojisi “tüm Arapları birleştirmeyi” (pan-Arap) hedefleyen “milliyetçi zeminli”dir. “Sol” kimlik, “sosyalist üretim ilişkilerini” kabullenmesinden kaynaklanmış, fakat, partinin 1966 yılında Irak (Saddam Hüseyin) ve Suriye (Hafız Esed) hattında ikiye bölünmesinden sonra bu kimlik giderek “nasyonal-sosyalist” yapıya dönüşmüştür.
Baas, milliyetçidir. Kadroları, Osmanlı yıkılırken Araplar’a “büyük bir Arap devleti” vaad edip, sonunda Sykes-Picot ile bu vaatlerini çiğneyen İngiltere ve Fransa’nın yaptıklarının hesabını sorma amacıyla yetiştirildiler.
Partinin Irak kanadı, 2003 yılındaki Amerikan-İngiliz işgaliyle ortadan kaldırıldı.
Suriye kanadı ise 2011’de başlayan iç savaş sürecinde İran ve Rusya tarafından tasfiye ediliyor.
Baas için, bugün ne Irak ne de Suriye’deki durum kabul edilebilir değil. Parti etkisiz hale gelmiş olabilir ama kadroları yerinde duruyor ve “pan-Arap” ilkelerle yola çıkılıp Arap topraklarının parçalanmış olması bu partiyi bugün ciddi bir yol ayrımına getirmiş durumda.