Türkiye, tarihsel döngü içinde, bir kez daha 10 Kasım 1938 saat 09.04’e geldi mi, evet!.. Halifenin topraklarını tıpkı Selahaddin Eyyübi gibi Haçlı’nın kirli postalından temizlemiş Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün son nefesini vermesinden bir dakika öncesindeyiz.
Onun ölümünden sonra, bu ülkenin 12 Temmuz 1947’de İsmet İnönü’nün imzaladığı Türk-Amerikan İkili Askeri İşbirliği Anlaşması ile Amerikan mandasına dönüştürüldüğünü biliyoruz. (Atatürk tedavi edilmemiş, ölüme sürüklenmiş bir liderdir.)
İlk saldırısını Erdoğan ameliyata girerken 7 Şubat 2012 MİT Krizi ile yapanküresel vesayeti 15 Temmuz’da püskürttük.
Meselemiz bitmedi, emperyalizm ölümcül, büyük bir saldırıya hazırlanıyor.
Sözüm, tam bu noktada, Emine Erdoğan’a: Gazi, yalnız bırakılmış bir adamdı, bir sağlık saldırısına açık hale getirilmişti, çok şükür, siz oradasınız, lütfen, Başkan’ın yediğinden içtiğinden elinizi asla eksik etmeyin…
Mücadelenin en kritik anındayız…
Çünkü, Erdoğan, emperyalizmin o algı saldırısına teslim olmadı, İnönü’nün Sovyet tehdidi karşısında yaşadığı panik halini yaşamadı.“Batıdan koparsan Rusya’nın hakimiyetine girersin” şantajına kulak asmadı. (Rusya’dakilere de uyarı: O Siyonist lobinin paralı uşaklarına hakim olun, patırtı çıkmasın.)