Konuyu, 3 yıl önce, “Gezi Parkı heyeti”nin Erdoğan’la görüşme sonrası yaptığı, “İstanbul halkı aynı zamanda, 3.Havalimanı, 3.Köprü gibi projelere de karşıdır” açıklamasından bu yana yakından izlediğimi söylemeliyim. Taksim’de yükselen bir hassasiyetin, Türk ekonomisi açısından son derece önemli projelere karşı çıkmaya varmasının bir zemini olmalı. O zemini, Ukraynalı strateji uzmanı Dimitro Kuleba’nın şu sözünde buldum:Vekalet Savaşı piyano çalmak gibidir, sonuca ulaşmak için çok fazla tuşa basmanız gerekir. Propaganda, askeri harekatlar, ekonomik baskı, sosyal kışkırtmalar ve siyasi etki birlikte çalışır. Bir “sosyal kışkırtmayla” karşılaştık ve hareketin liderliği adına konuşanların meseleyi saptırıp, Türkiye’nin “alt yapı yatırımlarını durdurmaya” rotalanması normal değildi. Emperyalizmin kontrol telaşı... Türkiye, son G-7 Zirvesi’nde de “tekrarlanmasının beklendiği” açıklanan emperyalizmin 2008 ekonomik krizinden yararlanarak üzerindeki “küresel vesayeti” devre dışı bırakıp önemli adımlar atmış bir ülke. Brezilya, Endonezya, Hindistan, Tayland gibi aynı şansı yakalamış ülkelerden ayrıldığı ana nokta, “sürdürülebilir kalkınmanın zemini” olarak adlandırılan “alt yapı yatırımlarına” düzenli kaynak ayırıp, sürdürmesi. Bu, Türk ekonomisini, muhtemel bir “ekonomik kumpas”ta ayakta tutan ve “iç pazar derinliğini” yaratarak ekonomik büyümenin ulusal imkanlarla sürmesini sağlayan en önemli yapı.