ABD ve AB'yle yaşanan gerginlikler yaptırım tehditlerine kadar uzanmıştır. AB, Mart 2021'deki zirveye kadar durumun takip edilmesine, ABD'deki yeni yönetimin tutumuna da bakarak onunla eşgüdüm içinde hareket edilmesine karar vermiştir.
Yaptırımların, ikili ilişkiler ve NATO üyeliği bağlamında müttefik olan, birçok AB kurumunda yer alan Türkiye için uygulanması bir garabettir. Yaptırım ancak hasımlar için söz konusudur. Hiçbir müttefik, diğerinin güvenliğini ve bekasını tehdit eden, egemenliğini umursamayan bir girişimde bulunamaz.
Taviz tuzağına düşmeyelim: Türkiye'nin girişimleri, tamamen uluslararası hukuka ve anlaşmalara uygun, egemenlik esasına dayalı, diğer ülkelerin hak ve hukukuna riayet ederek kendi hakkını, hukukunu ve güvenliğini koruyan hususları kapsamaktadır. Yaptırımlardan kurtulmak için taviz verilemez. Taviz, tavizi doğurur. Alışkanlık yaratır. Ülke, geri adım atan, sözüne ve özüne güvenilmeyen bir duruma düşer.
Bu kapsamda S-400'lerin, milli bir sistem olarak ülke savunması için aktif hale getirilmesinin gecikmesi dikkat çekmiştir. Verimli şekilde kullanılması ümidimiz devam etmektedir.
Aynı şekilde Oruç Reis sismik araştırma gemisi, Meis-Rodos arasında araştırma yaparken, diplomasiye fırsat vermek amacıyla iki kez Antalya Limanı'na çekilmişti. Son ilan edilen NAVTEX'in, 6 ay süreli olması ve Antalya körfezini kapsamasının, teknik bir konudan mı, yoksa yine diplomasiye fırsat vermek için mi yapıldığı anlaşılamamıştır. İnancımız ve temennimiz, taviz verilmediği yönündedir.
Sorunun kaynağı Yunanistan: Yunanistan, uluslararası hukuk ve anlaşmalar hilafına çıkar peşindedir. Yunanistan, Türkiye'den rahatsız olan Fransa'yı, Rum dayanışması içindeki GKRY'i, dolayısıyla AB'yi arkasına alıp, sorunları iki ülke arasından çıkararak AB-Türkiye sorunları haline dönüştürmüştür.