Türkiye'nin Avrupa politikasında yaptığı söylem değişikliği ile Avrupa'nın tutumu arasında oldukça çelişkili bir görünüm var. Ayrıca, Türkiye'nin Karabağ'daki beklentilerine ilişkin tabloyla, Rusya'nın söylemleri arasında da bazı farklılıklar göze çarpıyor.
Avrupa'yla frekans uyuşmazlığı
Yaklaşan zirveden önce AB tarafından yapılan açıklamalar, Türkiye'nin uluslararası hukuka dayanan hak ve menfaatlerinin görmezden gelinerek onu kıskaca alma düşüncesi taşıdığı görülmektedir.
Açıklamalar özellikle AB Yüksek Temsilcisinden, Almanya'dan ve Fransa'dan gelmiş, toplantının ana gündeminin Türkiye olacağı anlaşılmıştır.
AB Yüksek Temsilcisi Borrell, "Türkiye'nin yaklaşımını değiştirmesi gerektiğini, zamanın daraldığını, ilişkilerde dönüm noktasına gelindiğini" ifade etmiştir. Ayrıca "Zirveden çıkacak kararın Türkiye'nin tutumuna bağlı olduğunu, Doğu Akdeniz'de henüz olumlu bir eylemde bulunmadığını" belirtmiştir.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron da, rahatsızlığını Dağlık Karabağ üzerinden dile getirmiş, ateşkeste yer alamamaktan ve Minsk grubuna görev verilmemesinden yakınmıştır. Dışişleri Bakanı ise Türkiye'nin, Doğu Akdeniz ve Libya'da tansiyonu düşürecek girişimlerde bulunmasını, bunun da söylemle değil, eylemle yapılmasını beklediklerini ifade etmiştir. Türkiye'nin politikalarının "yayılmacı", Yunanistan ve GKRY'e yaklaşımının da "saldırgan" olduğunu söylemiştir. Türkiye'nin bölgede etkin rol oynamasından rahatsız oldukları anlaşılmaktadır.