Bayramın ilk günü verilen bazı mesajlar ilginç. Meselâ TBMM Başkanvekili Ahmet Aydın, Adıyaman'daki bayramlaşmada vatandaşlara, "Irak'tan Suriye'ye kadar, Arakan'dan Libya'sına diğer ülkelerine kadar, özellikle Müslümanların yaşadığı beldelere nasıl dışarıdan müdahale edildiğini, dışarıdaki zulmü ve baskıyı bir tarafa bırakıp Müslümanları, Müslümanlara nasıl ezdirdiklerini gerçekten görerek yaşıyoruz." diye hitap etti!Batı dünyasının, İslam içi çatışma stratejisi uyguladığı, herhalde Türkiye'de dış politika ile ilgilenen herkesin bilgisi dahilindedir. Mesele şu ki, ABD, bu politikasını uygulamak için AKP iktidarından da faydalanmıştır. Suriye ve Libya'da Müslümanı Müslümana kırdırma politikasına, Türkiye'nin siyasi iktidarı her türlü vasıta ile yardımcı olmadı mı? Suriye'yi altüst eden teröristler Türkiye'ye üzerinden geçiş yapmadı mı? Bunların bir kısmı Türkiye'de eğitilmedi mi? Libya'ya emekli özel harekâtçılar gönderilmedi mi?Denilebilir ki "Biz Özgür Suriye Ordusu'nu eğittik, diğerlerinin Suriye'de IŞİD olarak ortaya çıkıp bu güzel ülkeyi kana bulayacaklarını nereden bilebilirdik? Libya'ya zaten müdahale edeceklerdi. Biz de müdahil olmaya çalıştık." İyi ama biz olayların gelişme safhasında neredeyse her gün siyasi iktidarı uyarmadık mı? Muhalefet uyarmadı mı?Şimdi bu yanlış politikadan hiçbir şekilde geri adım atmıyorlar ama sonuçlarından şikâyetçi oluyorlar!Bu durum en hafif tabiriyle, halkın zekâsıyla dalga geçmek değil midir?***Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ise TSK, yargı, emniyet ve üniversiteler başta olmak üzere, FETÖ'yü devlet içinde devlet yapanın kim olduğunun muhasebesine hiç girmeden, CHP'yi "FETÖ'nün avukatlığını yapmak ve Türkiye'de yeniden bir 15 Temmuz yaşanmasının önüne geçmek için ilan edilen olağanüstü hale karşı çıkmak"la suçladıBekir Bey, muhalefetin, 15 Temmuz'un ve olağanüstü halin, tek adam rejimine geçişin aracı olarak kullanılmasına itiraz ettiğini niçin dikkatlerden kaçırmaya çalışıyor acaba?Ülkede muhalefete neredeyse nefes alacak imkân kalmadı. Vatandaşın hayat tarzına, kaba kuvvet kullanılarak müdahale niteliğindeki olaylar sistematik bir şekilde artıyor ve iktidar mensupları bu olaylar karşısında suskun kalıyor. Devletin tepesinde çalışan insanlar silâhlanma çağrısı yapıyor, iktidar susuyor. Milis güçler oluşturma yönünde endişeler de var. Bunlara bir son vermek gerekmez mi? Olağanüstü hal, bazı vatandaşların "rejim polisi" veya "devrim muhafızı" gibi hareket etmesine yol vermek değildir herhalde!Bozdağ, Kemal Kılıçdaroğlu'nun adalet yürüyüşünü eleştirirken de özetle "Türk yargısı bundan önce olduğu gibi bundan sonra da Anayasa, kanun ve hukuka bağlı kararlar vermeye devam edecektir" dedi.Peki ama bundan önce Türk ordusuna kumpas kuranlar, şimdi içeri atılan veya yurt dışına kaçan yargı mensupları değil miydi?Bunları yok mu sayacağız?***Maliye Bakanı Naci Ağbal da Bayburt'ta "AK Parti, Sayın Cumhurbaşkanı'mızın liderliğinde son 15 yıldır yıkılamayan şeyleri yıktı, yapılamayacak şeyleri yaptı." dedi.Sayın Bakan, 15 yılda AKP iktidarının neleri yıktığını da söyleseydi ya! Önce siyasi ahlâkla birlikte adalet yıkıldı, gerisini, saymaya gerek var mı?Tabii "Ne mutlu Türk'üm diyene" anlayışını da yıkmaya çalıştılar ve epey mesafe aldılar.Naci Ağbal, bir de "Sayın Cumhurbaşkanı'mızın Türkiye için biçtiği rol, misyon artık Türkiye'yi çok farklı bir noktaya getirdi. Artık Türkiye gerçek manada bir dünya devleti olma noktasına geldi" diyor!Aslında bu bir itiraf! Türkiye için bir kişi misyon biçecek, geride kalanlar da uygulayacak! Türkiye, bu anlayışla mı dünya devleti olacak?