Alman gazeteci Sebastian'ın, Berlin Dış Politika Forumu kapsamında düzenlenen bir oturuma katılan Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın'a sorduğu sorular ve Kalın'ın karşı soruları, sosyal medyanın gündemi oldu.
Sosyal medyada, "Türkiye'de böyle soru sorabilen gazeteci yok" gibi ifadeler kullanılırken, AKP yanlısı medya, haberi, "İbrahim Kalın, saygısız Alman gazeteciye haddini bildirdi" tarzı başlıklarla gördü!
Her iki yorum da aşırıdır. Türkiye'de çok daha net sorular sorabilecek gazeteciler vardır ama havuzda toplanan ihale komisyonlarıyla oluşturulmuş medyada artık bu tür gazetecilere yer yoktur. Havuz medyası, medyanın yüzde 90'ı demektir. Geride kalan yüzde 10'luk kesimde de iktidar hakkında yapılan eleştiriler, yargının siyasallaşmasının sonucu olarak soruşturma baskısı altındadır. Pazar yerinde "Yediler, yediler, doymadılar" diye söylenen bir kadının, misafirliğe gittiği evde gözaltına alınabildiği bir ülke haline gelmiştir Türkiye!
***
Anlaşılıyor ki Türkiye'de, eski Sovyet sisteminde kullanılan "muhbirlik", kurumsallaşmıştır. Öyle ki mesleğinde yükselmek isteyen memur, hiç ilgisi olmadığı halde şefini "FETÖ'cü" diye ihbar edebilmekte, yapılan soruşturmada hiçbir bulgu elde edilmediği halde, hakkında şikâyet bulunan kişinin yurt dışına çıkışına hatta pasaporta almasına bile izin verilmemektedir.
Bir de eski bir fıkra vardır hani… Amerikalı ve Rus gazeteci sohbet ediyormuş. Amerikalı, "Bizde Amerikan hükümetine her türlü eleştiriyi yapmak serbesttir" demiş. Rus gazeteci "Bizde de Amerikan hükümetine her türlü eleştirişi yapabilirsiniz. Ne var bunda?" diye cevap vermiş.