Dünya Çevre Günü dolayısıyla, devlet büyükleri, mesajlar yayınladı, konuşmalar yaptı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Çevre sorunlarıyla mücadelenin en önemli aşamalarından biri, çevre sorunları konusunda çocuk yaşlardan başlayarak, toplumda hassasiyetin artırılması, tüm vatandaşlarımızın bu hususta bilinçlendirilmesidir" dedi.
Nasıl olacak acaba? Erdoğan, Rizeli çocuklara, doğal su dengesini bozan HES'lerin faydasını anlatabilir mi?
***
Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye'nin bütün kalkınma politikalarında çevreyi korumayı esas aldığını ve çevre sorunlarının çözümü adına sorumluluklarını titizlikle yerine getirdiğini bildirdi! Yıldırım, "Kimse zeytin hamisi kesilmesin" diyerek ne kadar zeytin ağacı diktiklerinden bahsetti.
Zeytin alanlarını imara açmak da bu sorumluluğun gereği mi acaba?
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu da "En çevreci hükümet olmanın haklı gururunu yaşarken, Orman ve Su İşleri Bakanlığı olarak da çevreyi havası, suyu ve toprağıyla bir bütün olarak ele alıyor ve çalışmalarımızı bu bütünlük içerisinde uyumlu yürütüyoruz" dedi!
Veysel Bey, su işlerinden anlıyor ama çevrecilik konusunda ağzını hiç açmasa daha iyi olur. Çevre Bakanı iken Uzungöl'ün etrafına beton döktürmüştü. Şimdi de Orman Bakanı ya, ormanlarda elektrik yolu, su yolu, yeşil yol diye otoban gibi yollar açılıyor, yüksek gerilim hatları, ormanların tam ortasından geçiriliyor! Ormanlarda tam bir katliam yaşanıyor.
Ne de olsa çevreyi bir bütün olarak ele alıyor!
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, "Çevre ve insan ilişkisinin ideal hali, arı ve çiçek arasındaki ilişki gibi olmalıdır. Arılar çiçekleri dolaşır, polen toplarlar ancak bundan hiçbir çiçek zarar görmez. Çevreye dair insanoğlunun yaklaşımı da zarar vermeden faydalanmak şeklinde olmalıdır" dedi.
Doğrusu bu ama AKP ekonomisi, inşaata dayalı olduğundan tarım arazilerini veya şehirlerdeki yeşil alanları yok ediyor. Bu meseleyi de arılar mı çözecek?
***
İşte TBMM Sanayi Komisyonu'nda görüşülen AKP'nin torba yasası, zeytinlikleri, kıyıları ve meraları imara açıyor! CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan "Mevcut Kanun, zeytinlikleri çok net biçimde korurken, bu tasarı getirdiği istisna hükümlerle zeytinliklerin ölüm fermanını hazırlamakta, Kurulun vereceği kararla her türlü kimyasal atık bırakacak, toz ve duman çıkaracak tesisin yapılmasına ve işletilmesine izin verecektir. Kanunun bir cümlesi zeytinlikleri korurken, 'ancak' diye başlayan diğer cümlesi korunan zeytinlikleri Kurul marifetiyle yok edebilecektir" diyor.
***
İstanbul Teknik Üniversitesi'nde kimya profesörü ve "Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği" Başkanı Filiz Karaosmanoğlu, 5 Haziran Dünya Çevre Günü'nde, İstanbul'un 3 köprüsünün yeşil renkle ışıklandırılması çağrısında bulundu!
Köprüleri ışıkla yeşillendirerek birbirimizin gözünü mü boyayacağız? Bu sahte çevreciliğe ne gerek var? Işıklandırma için harcanacak para ile kaç ağaç dikilir?
Meral Akşener de bir mesaj yayınlamış:
"Doğaya, ekolojiye saygılı bir üretim ve ekonomi politikası, uygar dünyanın mutabakatıdır ve pekâlâ mümkündür. Kâr ve rant tutkusu yaşamı yok etme hakkına sahip değildir. Doğal miras Allah'ın bize gelecek kuşaklara bırakmak üzere emanetidir. Bütün siyasileri ve kamuoyunu 'zeytin ağaçları katliamına karşı' yaşama hürriyetini savunmaya davet ediyorum. İnadına birer zeytin fidanı dikelim."
***
Mesele insan beyninde başlıyor ve yine orada çözülüyor.
Beyinlerdeki rant düşüncesi terk edilmeden çevre korunabilir mi? AKP, yıllardır en büyük çevre zararlısı durumunda değil mi?