Kısa adı UN Women olan Birleşmiş Milletler Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlendirilmesi Birimi'nin Başkanı Phumzile Mlambo-Ngcuka, "Gündeme gelen taciz olayları, buz dağının görünen yüzü." dedi ve fabrika ve çiftliklerden otobüslere, trenlere ve evlere kadar dünyanın her yerinde cinsel taciz ve istismarın yaygın olduğunu söyledi.
Türkiye'de ise Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Çözmemiz gereken mesele birtakım psikopatlara, cani ruhlulara, sapıklara harekete geçme cesareti veren iklimin ortadan kaldırılmasıdır." dedi.
Tespit yüzde yüz doğru. Fakat Erdoğan, "Hem kadınlara hem de çocuklara yönelik saldırıların izini inancımızda ve kültürümüzde arayanlar kesinlikle art niyetlidir." diyerek, Allah adına konuştuğunu söyleyen sapıkları durduramaz! Zira Erdoğan'ın bahsettiği sapıklara cesaret veren o iklimi, İslâm adına konuşan sapıklar besliyor!
Erdoğan, bunlara karşı Diyanet'in tedbir almasını istiyor. Evet bu da önemli ama tarikat yurtlarında tecavüze uğrayan çocuklar meselesi ne olacak? Tarikat evinde çocuğa tecavüz ediliyorsa, bunu gündeme getirenleri, sorunu İslâm'da aramakla suçlamak doğru mudur?
Ayrıca, "adalet arayan" bir ülkede bu tür sorunlar çözülebilir mi?
Kadını mal olarak gören ve hatta alıp satan bir zihniyetin elbette İslâm ile ilgisi yoktur ama İslâm ülkelerindeki sapık iklim işte bu anlayıştan doğuyor. Dünya genelinde ise her türlü sapıklığı teşvik eden hâkim sinema ve müzik endüstrisinin, ayrıca bedenini teşhir eden kadını "cesur kıyafet" giymekle nitelendiren medyanın, sapık iklime hizmet ettiğini, bu iklimde yetişen ve maneviyatı bulunmayan, maddeye veya markaya tapan nesillerin büyük oranlarda kaybedildiğini görmek gerekir.