Devlet insanını hiçbir surette açlığa mahkûm edemez.
"Barış Bildirisi" adı altında PKK bildirisine imza atanlara R. T. Erdoğan da çok ağır ifadeler kullanmıştı. Ve bu ağır ithamları hak etmişlerdi. Biz de çok ağır yazılar yazdık. Özellikle Boğaziçi Üniversitesi'nin imzacıların merkezi görünmesini asla kabullenemedik. PKK desteğinin fikir hürriyetiyle alâkası olamaz! Aşağıda yine Boğaziçi'nden gelen bir mektubu vereceğim. Önce söyleyeceklerim var.
PKK bildirisini okursanız, imzacı akademisyenlerin alenen bölücüleri desteklediklerini, devlete cephe gerisinden savaş açtıklarını anlarsınız. Bu, cezayı gerektiren bir durum.
İçlerinde hakkıyla yetişmiş "ilim adamları" olmadığını söyleyebilir miyiz?! Bir suç işlerlerse ceza alırlar elbette... İşinden atıyorsunuz. Açlıkla insan terbiye edilir mi? Bu insanlar çoluk çocuk sahibi... Evlerine nasıl ekmek götürecekler?
"FETÖ'cü" diye attıklarınız... Kaçı gerçekten örgütlenme içinde? Bilen var mı?
Bir şeyler ters gidiyor... Bu kadar keyfilik, bu kadar yığılma hayra alâmet değil!
Boğaziçi Üniversitesi, bana gelen şikâyetlerden anlıyoruz ki, çok bozuk. Tepeden tırnağa yenilenmesi gerekiyor. Mektubu yazanla telefonla da görüştüm... İsmini ister istemez gizli tutacağız:
"Haram kelimesinin unutulduğunu ve insanların para için her şeyi yapabileceğini ben bu okulda gördüm. Her zaman zihnimde kültürlü, insan haklarına saygılı, demokrasinin tam manasıyla işlediği bir üniversite gelirdi aklıma Boğaziçi Üniversitesi dendiğinde. Bunun böyle olmadığını çalışmaya başladıktan 5 yıl sonra anlayabildim ancak. Özgürlük, insan ve çalışan hakları diye bağıran akademisyenlerin 'koltuk' sevdası işin içine girince çalışanları nasıl ezdiğini ve öğrencileri çeşitli eylemlerde nasıl kullandıklarını ve kışkırttıklarını gördüm Boğaziçi'nde. Kendileri ile o kadar övünüyorlar ki bizim kültür anlayışımız hiçbir yerde yok diye. Neymiş efendim, Boğaziçi Kültürü...