M. Kemal Atatürk'ü nasıl anlamak gerektiğine dair ortak bir fikir yoktur. Bunda M. Kemal'in farklı dönemlerinin de rolü vardır. Bu tartışmalara girmeyeceğim.
Meselâ ben, çoklukla, Mustafa Kemal, M. Kemal, yerine göre M. Kemal Atatürk derim.
Bahsettiğim devirler itibarıyla sadece isimle bahsetmek herhâlde daha samimî bir ifade olsa gerek, diye düşünürüm.
Diyeceksiniz şimdi sol/sosyalist/komünist çevre de aynı "samimiyet"i gösteriyor... Yakın zamanda bu kesimin Millî Mücadele liderini niçin "Atatürk"süz öne çıkardığını yazdım. (Bkz. "Kaftancıoğlu neden 'Atatürk' demiyor?", Yeniçağ, 18 Eylül 2020)
Neşe Doster'in çalışmalarını önemserim. Gayretlidir, araştırmacıdır ve her şeyden önce samimîdir. "Atatürk'e Hasret Mürekkepli Mektuplar" kitabı yeni çıktı. (Tarihçi Kitapevi, 237 s.) Yüreğinin sesini satırlara dökmüş. Bir "deneme". Yine araştırıcı kimliğini ön planda tutuyor.
Edebiyatımızda "deneme" türünün ayrı bir yeri vardır. "Yazarın herhangi bir konu üzerinde, kesin hükümlere varmadan, kendi şahsî görüş ve düşüncelerini anlattığı yazı türü. (...) Denemede yazar her şeyi duygusuna ve dünya görüşüne göre değerlendirir. İşlediği konuda bütün bildiklerini anlattığı gibi, yorumlara da yer verir. Fakat kesin sonuca varmaz. Doğru kabul edilmiş birçok şeyi şüpheyle karşılayarak şahsî anlayış ve görüş çerçevesinde tekrar tekrar işler."(A. Tekin, "Deneme", Edebiyatımızda Terimler)