Yahya Kemal, Ziya Gökalp'in ölümünün ardından, Türk Yurdu dergisinin Gökalp için çıkarılan özel sayısında şöyle yazmıştır:
"Ziya Bey'i son defa Fransız Hastahanesi'nde gördüm ve hastanenin müdürü dostum Doktor Gassend'e onun bizim ne kıymette millî bir hazinemiz olduğunu söyledim; kurtarabileceğini, bütün meş'un tahminlere rağmen, umdum. Lâkin iş işten geçmişti. Ziya Bey'i kaybettik; hem de öyle bir zamanda kaybettik ki kaybettiğimiz başın cevherini havas zümresi bile hakiki bir şuurla anlayamadı. Ziya Bey'in bir radyum olan dimağı söndüğü günden beri vatandaki ilimde karanlık vardır." ("Şahsî Hatıralar", Türk Yurdu, Yıl: 14, S. 164 (Aralık 1924).
Yahya Kemal'in Ziya Gökalp için söylediklerini bütün edebiyat, sanat ve fikir adamları için söyleyebiliriz.
Ömrünü Türk milletine adamış Mehmet Niyazi Bey'i (Mehmet Niyazi Özdemir) kaybettik. İ. Ü. Hukuk Fakültesi öğrenciliğinden beri millî hareketlerin içindeydi. 1960'ların başında talebe derneklerinin millî safa katılmasında mühim rol oynamıştı. Kültür adamıydı, fikir adamıydı, edebiyat adamıydı, gazeteciydi... Onun için millî hasletler ve millî menfaatler önde gelmiştir. Millî hissiyatımızın sınırlarına tecavüze karşı bütün dimağını toplayarak yüksek direnç göstermiş ve tavizsiz bir mücadele sürdürmüştür. 50 yıl önce Ötüken Neşriyat'ı kuran idealist gençlerden biri de o idi.
Millî şuurun kaynağı gördüğü tarihe yönelmiştir; "Çanakkale Mahşeri"ni yazmıştır, "Yemen Ah Yemen"i yazmıştır... Yazarken yerinde de incelemiştir. Çanakkale'ye her zaman gidilebilir ama ya Yemen? Oraya uzanmıştır. (Ben de çok önce Yemen'de röportajlar yapmıştım. Yüzyıllarca Yemen'de kaldık. Pek "kaldık" da diyemeyiz... Gündüzler bizim, geceler Yemenlilerindi. O uzak diyarda ne işimiz vardı? Öyle değil... Uzak mekânlar, üç kıtaya kol uzatmış Osmanlı gibi bir "Devlet-i Aliyye" için çok yakın yerlerdir. Gitmeseydik, başkaları gidecekti. Zamanımızda uzaklardan birileri çengel atmışlar ve Yemen'de, maalesef, mezhep savaşı başlatmışlardır. Müslümanlar adına acı olduğu kadar utanılası bir savaşıdır. Yemen insanını sevmiştim. Bulunduğum diğer Arap ülkeleri insanlarına hiç mi hiç benzemiyorlardı. Rahmetli Mehmet Niyazi Ağabey'le bunu konuşmuştuk.)
Çanakkale Mahşeri'nden yakın zamanda bahsetmiştim. Mehmet Niyazi Bey belgeleri konuşturmuştur. O, Almanya'da da kalmıştı. ("Devlet felsefesi" doktorası Almanya'dan.), Almanlarla Çanakkale Savaşı'nda birlikteydik. Alman kaynaklarını incelemesi Çanakkale Mahşeri'ne ayrı bir değer katmıştır. Bu eser çıktığında Mehmet Niyazi Bey Zaman'da yazıyordu. Gazetesinden çok şikâyetçiydi. Türk düşmanlığı yapan Nobel verilmiş bir romancı gazetede göklere çıkarılırken, Çanakkale Mahşeri'nden hemen hiç bahsedilmemişti. Gazetede Cemaat'ten önce de vardı. Bir ara yazılarını kestiler, okuyucular itiraz edince tekrar başlattılar. En son Yeni Şafak'ta yazıyordu. (Geçmişte, beni kırmayarak, yönettiğim haftalık Türk Haber gazetesinde de yazmıştır.)